Tıpkı; Sen çok iyi birisin ile başlayıp, bitti ile son bulan ve hayatın atar damarlarına en afilisinden bir jilet atarcasına, ağzını kapatan bir sevgilinin dudaklarının arasından çıkan o özlü sözler gibi. Dünyanın bütün ileri derecede ki müzisyenlerinin oluşturduğu veda senfonisi gibi yapılan bir konuşmanın ardından, konuşamamaktan yırtılan ağzımdan çıkan peki cümleleri ile karışan kan ve içime çekmekten korktuğum ayrılık kokusunun patlattığı ciğerlerimden sızan isyan ateşinin çaresizliğe bürünen o gri ayrılık lekesi. O, “eski heyecanı kalmadı artık bu aşkın, uzatmayalım bitsin” derken, dudaklarının arasından çıkıp intiharımı meşrulaştıran fermanının altına geçirdiğim tırnaklarımın kanattığı cümlelerle uyandığım kâbus dolu geceler, ruhumu kemiren evcil acılar ediniyorum bir biri ardına ki, sana en çok dokunmadan sarıldığım gecelerin soğukluğu işliyor gözlerimin bebeklerine. Sürekli seni düşünmekten yavaş yavaş özelliğini yitirdiğini düşündüğüm aklım, şizofren bir komutan edasıyla kalbime ve mantığıma unutulman için emirler veriyor. En büyük sinir harbi başlıyor damarlarımda! Gözlerimden kalbime gitmeye çalışan sevginin yolu kesiliyor her defasında, kanatları yeni çıkmış melekler, gözlerimin vanalarını açıyor adını oluşturan her hangi bir kelime duyduğumda, açılan vanalardan akan intiharlar ayet ayet dökülüyor avuçlarıma ve farz kılınıyor seni unutmak yüreğimin Kâbe’sine!