Göğün gürültüsünü duyuyor musun belki de dillenen bir nidadır, sürgün düşlerin de temsilcisi iken bir vakit…
Aşamadığım bentlerde sürgüledim ben mazimi.
Açılmayan kapılardan geçti ruhum, geride kalan bedenimle bir cefa ki sorma gitsin maziyi yarına tümlediğim; aşkı da hayra yorduğum.
Memleketim gibiyim aslında ta kendisiyim.
Mahzun bir düş gibiyim öbek öbek satırlara serilmiş eksilen benliğim.
Yobaz gölgelerde mağrur bir yanılgı bir de alıntı mahiyetinde her günün özrünü sunduğu dünden çalıntı bir mevsimle arşa dokunan ellerinde yetim yıldızların da nifak soktuğu bir vaveyla belki de özümsediğime biat öykündüğüm; öldüremediğim sancıya okuduğum lanet yine kendimle uzlaşamadığım…
Her ayrılıkta acı varsa acılardan yana derdim mimlendiğim.
Düşen yaşı değil düşen bir çocuğu ellerinden tuttuğum.
Bir keramet olsa olsa belki de bir kefaret iç hesaplaşmamın yorgunluğuna meal bir sızıntı içimdeki mizaçla yüzümdeki terennüm asla bağdaşmayan.
Özrümle galip geldim ben sözüm özüm bir oldu da ne işime yaradı sonrasını unutup gözümün akında kanlı bir ırmak boğulmaya yakın düştüğüm kuyudaki kimsesizliğim.
Öğretiler sundu bana evren ve sevgi derken örtündüm hecelerle ve ördüm şiirler ilmek ilmek.
Doğamda yangın nerede acil çıkış kapısı?
İçimde süngü, nerede geçmişim?
Havsalama sığmıyor işte renkler ne de olsa her biri ayrı coşkulu.
Ben de sığmıyorum ve sığdıramıyorum acılarımı yere göğe: çakal gülüşlerinde saklı evrenin o irin aslında makûs gölgemle Pişekar bir sitem yüklenip de kendime çemkiriyorum ve doğasında faninin zaman aşımına uğruyorum.
Ne uyruğum ne de ufkum stabil.
Makamlar biriktiriyorum istikrarla belki en yüksek makamda savrulan bir beyit belki de hazan makamında bir şarkı dolanan dilime.
Merkez kaç imlerin tehdit ettiği şiirlerde serilmişliğim ve gözü pek bir fani randıman almaksa acılardan, katıksız hüznüme sahip çıkıp da işin içinden çıkamadığım…
Ertelediğim her günü ekleyip de birbirine zamansız gidişlerin yasını tutuyorum ve gitmem gerekirken kala kalıyorum.
Öğretiler kundaklanıyor sonra ve zebani ıslıklıyor iyiyi ve güzeli aslında aradığımı değil arandığımı biliyorum artık hangi suçsa ipliğimin pazara çıktığı; artık hangi yalansa ardımdan savrulan.
Yetilerimi yitirdim anne, derken bile parmak uçlarım karıncalanıyor şimdi laneti sonlandırsın Rabbim ve düze çıkayım belki de yüzlerindeki o eğreti gülümseme ile savrulduğum nasıl da aşikâr az sonrama ihanet etmeden şimdimi küllere savuruyorum ve avutuyorum içimdeki çocuğu ve tüm patavatsızlığı ile evren süt liman duygularıma hain dalgalar savururken yetiniyorum işte belki de aklı yetmeyenler anlasın diye anlatıyorum nasıl sevdiğim…
Ezkaza sevilirim de hani…
Sonrası mı?
Artık her şey için çok geç.