Yatagin uzerinde oturup pencereyi izlerken huzursuzca kipirdanim, nefret ediyordum her seyden. Iki gun sonra dogum gunumdu ama hic kimsenin umrunda degildim. Herkesten uzakta siktir boktan bir dairede kaliyordum. Cati kati olan dairede bir yatak, kucuk bir televizyon karsisinda da kahverengi eski yumusak bir kanepe vardi. Kic kadar mutfagima tek kisi zor sigiliyordu. Televizyon acikti ve "are you ready kids?" sesleri geliyordu arkama yaslandim ve "aye aye captain!" Diye bagirdim. Kendime aciyordum, mutfaga gidip soguk sut aldim ve saclarimi kulaklarimin arkasina attim, televizyon izlemeye baslamisken telefonum titredi buna sasirmistim cunku son zamanlarda ne arayan ne de soran vardi. Baktigimda mesaj Addison'dandi. Addison uc yasimdan beri en yakin arkadasimdi bazi zamanlarda bencil ve sinir bozucu olabilse de gercek kardesimden farksizdi, bir kardesim olsa onu Addison kadar sevemezdim. Mesaji actim.
Addison:
Hazirlan yarin sabah yola cikiyoruz ve seni harika bir yere goturuyorum
Bu "harika yer"den kastettigi neresidir bilmiyorum ama buradan uzaklasmaya ve neredeyse cikma durumuna gelecegim Spongebob'a veda zamani gelmisti, heyecanli bir sekilde cevap yazdim, belki de monoton hayatimda bir seyler degisebilirdi.
Viola:
Him, neresi mesela? Ve kacta, aslinda cehennemin dibine gitsen bile seninle gelmeye varim cunku bu yerden daha kotu olamaz.
Addison: Hahhhaa emin ol cehennemin dibine gitmiyoruz tatlim ;)
Viola: kacta?
Addison: sabah 8'de hazir ol ve guzel bir seyler al.
Viola: tamam saatinde gel
Saatinde gelmesi konusunda uyarmisim cunku Addison asla verdigi saati tutturamazdi, fazla rahat biriydi ve aceleyi sevmezdi her seyi son anina kadar bekletirdi ve yarin muhtemelen yola sekizs bir kala falan cikacakti. Ic cektim ve yatagimi kaldirdim, giyecek guzel bir seyleri ancak burada bulabilirdim. Siyah bere, sik bir kot sort ve havali birkac tshirt aldim ama orada ne kadar kalacagim hakkinda hicbir fikrim yoktu, seker minik eteklerimden, cicekli elbisemden aldim ve tabii ki bikinilerimi aldim orada deniz var miydi bilmiyorum ama havuzu olacagina emindim. Esyalarimi valize yerlestirmek yerine tikmayi tercih ettim. Sirt cantama ipodumu, kulakligimi, sakizimi ve sinir topumi attiktan sonra telefonumu sarja taktim ve kanepeye oturup kanallar arasinda gezindim.
-
Telefonumdaki son ses sarkiyla uyandim, uyanabileyim diye muzik secmekten vazgecmeliydim belki de cunku tam anlamiyla kalp krizi gecirecektim. Alarmi durdum ve yenilemesin diye sildim. Pijamalarimi cekistirerek mutfaga gittim, buzdolabini actigimda yiyebilecegim tek seyin ton balikli sandvic oldugunu farkettim. Paketi actim ve isirik aldim, saat yediyi bes geciyordu Addison'in gelmesine tahmin edebilecegimden de cok vardi, uyusuk velet diye soylendim. Sandvicimi bitirdikten sonra banyoya gittim ve pembe dis fircami cikardim, cantama koymayi unutmustum macunu siktim ve fircalamaya basladim. Isim bitince fircayi ve macunu cantama firlattim ve bam basket! Yuzumu de yikadiktan sonra gozlerime kalem cektim ve dudagima parlatici surdum. Sanirim bunu giyindikten sonra yapmma gerekiyordu ama pek umursamadim. Gobegi yarim, siyah ve uzerinde IT'S SUMMER B*TCH yazan bir tshirtu uzerine gecirdim altima da ayni tonda biraz fazla kisa olan sortu giydim. Geldigim yerin tersine buralarda kimse giyimine gore sana isim takmazdi o yuzden istedigim gibi giyinebiliyordum. Ayagima beyaz converslerimi giyecektim bu yuzden kapinin yanina cikardim baska bir ayakkabi alma geregi duymadim cunku sik ama spor seyler almistim dogal olarak converse de altina uyum sagliyordu. Pencereden disari baktim, karsi dairedeki surtuk yine perdelerini sonuna kadar acmis uzerini degistiriyordu, hergun gordugum manzaradan sikilmistim perdeleri kapadim ve beklemeye basladim saat sekize yaklasiyordu ki zil caldi ve gelen Addison'di. Hayatimin sokunu yasadim diyebilirim, Addison saat daha sekiz olmadan gelmisti muhtemelen dunyanin sonu yaklasiyordu.
"Hayatinda ilk defa bir yere saatinden once vardin, buyuk sorumluluk Addison. Takdir ettim."
"Ha ha ha. Cok komik, bak kizim seni harika bir yere goturuyorum ne kadar cabuk o kadar iyi."
"Pekala o zaman giderim su "harikalar diyarina""
Apartmandan asagi indik ve arabaya bindik. Muzik son ses acikti ve Addison donmeyi tam beceremiyordu.
"Tanrim su yere kafamla cami kirmadan gidebilecek miyiz? Cok sert donuyorsun kafam kirilacak!"
"Napabilirim daha yeni ogreniyorum cok istiyorsan sen kullan hem yollar bozuk ondandir."
"Ya, ondandir."
Addison duymamis gibi yapti ve yola devam etti. Iki bucuk - uc saat sonra nihayet harikalar diyarina gelmistik ve burasi gercekten de harikaydi. Herkes bikiniyle dolasiyordu ve palmiye agaclari vardi, kendimi cennette gibi hissettim. Addison etrafimdakileri izledigimi anlamis olmaliydi ki
"Bikini aldin degil mi?"
"Evet, burada ne kadar kalacagiz?"
"Bilmem ne kadar istersek"
Buradan o berbat yere kimse geri donduremezdi beni.
"Gel hadi kalacagimiz yere gidelim, bizim evde kalacagiz ama annem ve babam yok. Ortam harika cok seveceksin."
"Yok artik bir de kendi evimizde mi kaliyoruz daha ne diyebilirim ki harika"
"Harika olan Klaus Leven, onunla da tanisacaksin ama sen biraz kolay asik biri olarak ona dikkat et."
"Merak etme ederim!"
Sinirlerim bozulmustu, tamam kolay seviyordum ve kolay birakiyordum ama bu benim secimin degildi, birkac dakika sonra eve gelmistik ve odalara valizleri koyduk. Esyalari dolaplara yerlestirdik.
Addison
"Bikinini giy burada herkes oyle dolasiyor altina da sort alabilirsin" dedi heyecanli bir tavirla.
"Pekala madem oyle"
Giyinip cikmamiz on dakika surdu ve kalabaligin icine girdik. Addison, birkac arkadasina sarildiktan sonra
"Evet adi Viola. Viola, adi Lena, Mary, Lucas, Ellen, Klaus ve Morris" soldan saga herkesi saymisti ve "dikkat etmem" gereken Klaus hic de dikkatimi cekmemisti, herkesi tek tek inceledim ve Klaus'un goz kirpmasiyla Addison'in dirsek atmasi bir oldu, gulumsediysem de flort etmek icin degil canimin acidini belli etmemek icindi. Sadece bir yuzde biraz takilmistim, Lucas. O cok nasil desem derindi. Birbirimize uzun sure baktik ve merhaba dedi ve bu gercekten gulumsememe sebep olmustu
"Merhaba"