? Fahri kâinat efendimiz, yanına Zeyd’i (r.a.) de alarak Mekke’nin 120 km. ilerisindeki Tâif şehrine gitti. Orada on gün kaldı.
Tâiflilere İslâm’ı anlattı. İleri gelenleri ile görüşerek, puta tapmaktan vazgeçip bir olan Allâh’a kullukta bulunmalarını telkîn etti. Tâif eşrâfından, yanına gidip konuşmadığı hiç kimse kalmadı.
Fakat bu dâvet, Kureyşliler gibi putperest bir kavim olan Tâiflilerin arasında da korkunç bir fırtına kopmasına sebeb oldu. Nefsânî hayâtın girdaplarında yaşadıkları için hiçbiri hidâyete gelemedi. Üstelik Hazret-i Peygamber’e yapmadık ezâ ve cefâ da bırakmadılar:
❗Önce alay ettiler. Sonra hakârete başladılar. Ardından da kölelerini Allâh Resûlü’nün geçtiği yolların iki kenarında sıra yapıp O’nu hakâretlerle taşlattılar.
?Âlemlerin şânına yaratıldığı O Peygamberler Sultânı’nın mübârek ayakları kan içinde kalmış, ayakkabıları kanla dolmuştu. O’nu atılan taşlardan korumaya çalışan fedâkâr sahâbî Zeyd (r.a.) de yaralanmıştı. O, Allâh Resûlü’ne atılan taşlara kendi vücûdunu siper ederek:
❗“–Ey Tâif halkı! Taşladığınız kimsenin bir peygamber olduğunu biliyor musunuz?!..” diyordu.
Kendilerini zor-zahmet Mekkelilere âit bir bahçeye, bir hurma ağacının altına atıverdiler.
Yerler mahzûn, gökler mahzûndu. ?
Melekler mahzûndu. ?
Cebrâîl mahzûndu. ?
Mîkâîl, İsrâfîl, Azrâîl mahzûndu.?
Başta Cebrâîl (a.s.) olmak üzere melekler, Allâh Teâlâ’dan izin alarak Resûlullâh’ın yanına koştular:
“–Yâ Resûlallâh! Emir buyur, bu kavmi helâk edelim!” dediler.
O rahmet menbaı ve merhamet Peygamberi, uğradığı bu fecî muâmele karşısında bile bedduâ etmeyip ellerini dergâh-ı ilâhîye açarak içimizi acıtan okuduğumuz zaman bile gözümüzden pıtır pıtır yaşlar boşaltan o acıklı ve ızdırap dolu duasını etti
┈┉┅━❀꧁?꧂❀━┅┉┈
“Allah’ım!
Kuvvetsiz ve çaresizliğimi, halk nazarında
küçük düşürülmüş olmamı ancak sana arz ve şikâyet ederim.
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Sen sıkıntı ve zulüm altında ezilenlerin Rabbisin.
Sen benim rabbimsin❗
?Beni kimlerin eline bırakıyorsun! ?
Bana sert ve kötü davranacak yabancıya mı,
yada mukadderatıma hâkim olacak düşmanlara mı?
Gerçekte üzerime çöken bu musibet şayet senin bana karşı bir gazap ve öfkenden kaynaklanmıyorsa ben bunu dert edinmem ve gönülden katlanırım.
Fakat senden gelecek bir himaye ve koruma
benim için her zaman daha hoştur.
İster bu dünyada, ister ahirette her işi nizama sokan ve karanlıkları aydınlatan senin ilahi nuruna sığınıyorum.
Allah’ım! Senin öfken ve gazabından yine senin merhametine sığınıyorum.
Sen razı oluncaya kadar af diliyorum.
Tevbe ve niyaz yalnız sanadır.
Gerçek kuvvet ve kudretin kaynağı ancak sensin
(İbn-i Hişâm, II, 29-30; Heysemî, VI, 35; Buhârî, Bedʼüʼl-Halk, 7)
┈┉┅━❀꧁?꧂❀━┅┉┈
Resûlullâh Efendimiz’in dinlendiği bağın sâhibi olan Rebîaoğulları, Hazreti Peygamber’in hâline acıyarak O’na köleleri Addâs’la bir tabak üzüm gönderdiler. Addâs, tabağı Hazret-i Peygamber’e uzattı:
“–Buyrun, yiyin!” dedi.
Hazret-i Peygamber de:
“بِسْمِ اللهِ”
diyerek yemeye başladı.
Bu söz, Addâs’ın dikkatini çekti.
Şimdiye kadar kimseden böyle bir söz işitmemişti.
Merak ve hayret içinde sordu:
“–Bu sözü, buralılar ne bilir ne de söylerler!..”
diye mırıldandı. Ardından yine hayretle:
“–Siz farklı bir insansınız! Buranın insanlarına benzemiyorsunuz! Siz kimsiniz?” dedi.
Allâh Resûlü de:
“–Sen nerelisin, hangi dindensin?” diye sordu. Addâs:
“–Ninovalıyım, Hıristiyanım!” dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“–Demek sen, sâlih kul Yûnus bin Mettâ’nın memleketindensin!” dedi.
Addâs’ın şaşkınlığı iyice arttı:
“–Sen Yûnus’u nereden biliyorsun?” dedi.
Hazret-i Peygamber:
“–Yûnus benim kardeşimdir. O, bir Peygamberdi. Ben de bir Peygamberim!” buyurdu.
Bu sözler üzerine Addâs’ın gönül âleminden îman pınarları fışkırmaya başladı ve şevkle yerinden kalkarak Hazret-i Peygamber’in eline ve ayağına kapanıp kelime-i şehâdet getirdi.
(İbn-i Hişâm, II, 30; Ya’kûbî, II, 36)
Efendileri, Addâs’ı bu tavrı sebebiyle ayıpladıklarında, şu cevâbı verdi:
“Ben kendimi bildim bileli, yeryüzünde O’ndan daha hayırlı bir insan görmedim!
O, bana öyle bir söz söyledi ki, onu ancak bir peygamber bilebilirdi.” dedi
(İbn-i Hişâm, II, 31)
┈┉┅━❀꧁?꧂❀━┅┉┈
?Acıda pişenin aşkta sözü var, tarifi yok...
?Taşlanan şu yüreğimin hüznü var, Tâif'i yok...
Afet Ya RESULULLAH