Talihsizlik Mi Şans Mı?
Köyün birinde çok fakir bir yaşlı adam varmış. Lakin kral bile onu kıskanırmış. O kadar güzel beyaz bir atı varmış ki, bu atı satın almak için kral büyük meblağlar teklif etse de yaşlı adam satmamış. “İnsan dostunu satar mı hiç, bu atta benim için bir dost” dermiş.
Bir sabah kalktıklarında at yok olmuş. Köylüler ihtiyarın yanına gelmiş:
“İhtiyar bunak, atın çalınacağı belliydi. Krala satsaydın ömrünün sonuna kadar paşalar gibi yaşardın. Şimdi ise ne atın var ne paran.” Demişler.
Yaşlı adam ise “ Karar vermek için çok erken, sadece at kayıp deyin. Çünkü gerçek bu. Geri kalanı sizin kendi yorumunuz. Atın kaybolması talihsizlik mi şans mı daha hiçbir şey belli değil. Olayın daha başındayız, devamının nasıl gideceğini bilmiyoruz.”
İhtiyar adama köylüler kahkaha eşliğinde gülmüşler. Aradan bir hafta geçmeden bir gece ansızın at geri gelmiş. Gelirken de vadideki 10 vahşi at ile birlikte gelmiş. Köylüler bunu görünce şaşırıp yaşlı adamdan özür dilemişler.
“Babalık, haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil talih kuşu oldu senin için, artık bir at sürün var.”
Yaşlı adam, “Karar vermek için yine acele ediyorsunuz, yalnız atın geri döndüğünü dillendirin. Unutmayın ki şuan için tek gerçek bu. Bize ne getireceğini henüz bilmiyoruz. İlk sayfanın ilk kelimesini okuduktan sonra kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?” demiş.
Köylüler bu defa açıkça dalga geçmemişler ihtiyarla ama içlerinden “bu adam sahiden gerzek” diye geçirmişler. Birkaç gün sonra yaşlı adamın tek oğlu vahşi atları eğitmeye çalışırken düşüp ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğlu uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler ihtiyara “Tekrar sen haklı çıktın dayı, tek oğlun vardı oda bacağını sakatladı. Artık eskisinden de fakir ve zavallı bir hale geleceksin.” demişler ihtiyara.
İhtiyar ise “Hepiniz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz, acele etmeyin, sadece ayağı kırıldı. Gerisi ise sizin verdiğiniz karar acaba ne kadar doğru!” demiş.
Birkaç hafta sonra devlet savaşa girmiş ve kral son ümitle eli silah tutan tüm gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler ihtiyarın ayağı kırık oğlu hariç tüm gençleri toplamış. Köylü yastaymış. Savaşı kazanma ihtimallerinin olmadığını biliyor, gidenlerin ya esir ya da öleceklerini biliyorlarmış.
Köylüler tekrar ihtiyara gelmiş. “Gene haklı çıktık ihtiyar. Oğlunun ayağı kırıldı ama yanında, bizimkiler ise belki hiç dönemeyecekler. Ayağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer…”
“Erkenden karar vermeyin. Tek gerçek benim oğlum yanımda sizinkiler değil. Ama bunların hangisi talih hangisi şansızlık onu ancak Allah bilir.”…
Herkesten farklı olmak istiyorsanız acele karar vermeyin. Küçük bir detaya takılıp hayatın tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar verdiğinizde akıl düşünmeyi, dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Nitekim akıl insanı daima karar vermeye zorlar, gelişme halinde olmak tehlikelidir. Oysa ki bir yol bitince yenisi başlar. Karar vermek, bilgelik gerektirir.