Tarifi olan acı ve korku nimetmiş. Ve ben doymuş hissediyorum.
İnandıklarımın soyundan ,meçhul zamandan.. Darası bozuk kalbimden geçtim. Ah beni dünya telaşından alıkoyan bir çift göz. Karanlık sularımı hangi denize dökeceğimi gösteren bir yön gibi saçları. Kurşun gibi içte açılıp derinleri parçalamış bir acı. Yüreğim sensizlikle kavrularak kızgın saç üzerinde gibi sıçraya sıçraya yanıyor. Hayal ummanlarım kuruyor sanki. Hasret eşiğim zamanda kıyılıyor. Sen, parçalanarak çoğalan heves. Ruhuma saplanan eşsiz bir his düşü. Yiten zamana üzülmeyişim. Bazen dünya uçurumunu görmeden aşağıya atlamaya çalışan bir tesellidir. Yalnız sana bakarken yalnız sana.. Sabrı hepimiz biliyoruz ama bazılarımız onu iyi tanıyor ! Kulağımdan zehirlendiğimi gözümden iyileştir dünya. Kozalaklarından kurtulup rahatlamayı uman yaşlı bir çam ağacı var göğsümde. Yanmayı ummuş dalları. Gidecek bir yer arardım. Bekleyecek bir yerde durdum sonra. Ağzımdan çıkmayan gözümde duruyor yıllardır.
İçimde kopuşan. Payıma düşen. Henüz öpülmemiş ve dokunulmamış. Bazen iflah, Bazen helak. En çok sen olurum geceden düşerken.