Uykusuz Günler
O tepeyi kesfedisimin üzerinden bir yıl geçmiş...Çizgi filmlerde gördüğüm göğe komşu tepeler gibi. Pamuktan bulutlarla sarmalanan ve güne güneşle uyanan o mutlu anların tek ortağı...Önümde engin mavilikte uçsuz bucaksız bir deniz, sağımda altın sarısı buğdayların rüzgarda sallanışı; solumda bin bir yeşillikte göz alabildiğince orman ve arkamda üzerinde kartalların uçtuğu, yalçın kayaların karlarla kaplı olduğu muhteşem dağlar... Bir şeyler fısıldasam hemen cevap alacağım hissi veren geçmeyen zamanalar... Bir an, binlerce geçmişi olan bu tepenin, kaleyle neden bu kadar anlaştığı gözlerimin önüne geliyor...Bu kalenin çok anlamlı bir ismi olmalı … Barış ve huzur dolu günler yerini savaşa, ihanete, kalleşlik günlerine bıraktığı gün o muhteşem şelale eski canlılığını yitirdi birden bire... Kara kaplı defterlerde okunacak güzel yerler kayboluverdi günden güne … Güzel ezgilerin tınısı dilden dile anlatılır oldu ötelerde... En güzel aşktan geriye bir sözcük kaldı... Kilimlerdeki harikulade motiflerden çıkan anlam gibi...Gözyaşlarının rengi kırmızıya döndüğü gün, kaybedilmiş bir iklimde , adı unutulmuş ve sözleri hatırlanmayan bir alfabeyle döndüğüm gün, mavi gökyüzünden bir alkım ile ineceğim bu tepeye... Gece , belli belirsiz ışıkları yutacak her gün gibi...Yıldızlara dokunacağım tek tek … Yazacağım en güzel şiirin bu gün olduğunu umarak... Arada deniz konuşacak, ova dinleyecek sabırlı bir öğrenci gibi; dağ söze karışınca orman uykusundan uyanacak... Ben mi ne yapacağım... Uykusuz günlerimi uzak bir trenden alacağım günün ümidiyle uyur gibi yapacağım...