Hayatın 'yaşa ve gör' diyerek öğrettikleri, okuyup altını çizdiklerimden daha fazla şu sıra.
Hayat toz pembe değil buz mavisi olduğunu altını çizdiklerim, bir sonraki cümlenin ehemmiyetini öğretti mesela. Yada herkesin kendim gibi olmadığını öğretirken bana, ben hep kötü karekterlerin iyi olabilceğinin altını çizmişim, okuduklarımın da.
O yapmaz, o söylemez dediklerimin yaptıklarını da gördü bu gözler. Kendi aralarındaki fısıltılarını da duydu. Oysaki altını çizmiştim ben iki yüzlülüğün aslında nasıl fena bir şey olduğunuda. Seni sen olduğu için seven, senin hüznünü, kederini ve mutluluğunu seninle aynı hisleri paylaşanları, okumuştum bir yerde. Altını çizmişim kırmızı kalemle. Yirmi altı yaşımın ikinci yarısına gelmişken, bir teşekkür etmemek olmazdı hayata.
Beni, kendim gibi olduklarına inandıranları işaret edip gösterdiği için, etrafımda ki kirliği kalabalığı ayıklamama sebep olduğu için, yalnızca yaradanın dayanmanın verdiği ferahlığı başka yerde aratmadığı için. Annem ve kardeşlerim gibi sağlık gibi nimetleri önüme serdiği için, tökezlesem de düşmeme izin vermediği için, her ne olur olsun 'haydi yeniden' demenin gücünü ve şükrünü nasip ettiği için, yaşatarak öğrettikleri, okuyarak besledikleri için.
Sana ve katkısı olan herkese, teşekkürler hayat...