İnsan içgüdü ve uzvi ihtiyaçları olan sosyal bir varlıktır, yaratılış itibariyle sosyalleşme eğilimi vardır, bu minvalde diğer insanlar ile iletişim kurar.
Bu iletişim çok yönlü bir iletişimdir, gerek duygusal, gerek hukuki, gerekse de ticari olarak, işte tam da bu noktada bir düzen ihtiyacı doğar.
Peki bu düzeni kim belirleyecek?
Bir toplum düşünün, kanunları ve nizamları bir grup insan belirliyor, neye göre?
Bu kişiler bir araya gelip birbirileriyle tartışarak kanunları belirlerler, Bu kanunlar bir kesimi mutlu ederken başka bir kesimi ise mutsuz eder, sonra zengin olan sermaye sahipleri bu kanunları beğenmeyip, kanun yapanlara baskı yaparak kanunları kendi lehine çevirir, sonra içgüdüsel olarak bu kanunları yapanlar bu kanunlar ile kendilerini de korumaya alırlar, bu sefer sermaye sahipleri bu kanunları aleyhlerine dönmesin diye hep istedikleri kişileri halkın karşısına çıkarırlar onlardan görünüp ama onlardan olmayanlar, halk onlardan birini seçer, neticede sermaye sahiplerinin istediği biri seçilir. Bu döngü böyle döner durur, ta ki insanlar bu düzene karşı daha adil olan Yaratıcının koyduğu adil düzeni talep edene kadar, o zaman herşey değişir, hep bir ağızdan "Biz insanların koyduğu sömürü düzeni istemiyoruz" diye haykırabilirse.
Zira bizi yaratan bize en uygun düzeni de belirlemiştir, bizi ne mutlu eder, ancak bizi yaratan Rabbimiz bilir. O'na yönelin kazanırsınız.