Bir insan için ve bir millet için eğitim çok önemlidir. İnsanlığın vazgeçilmez en temel taşı eğitimdir. Kuran, eğitimle ilgili ayetlerle doludur. Hepiniz bilirsiniz, ilk ayet ikra, yani oku ayeti, bilgileri topla ve dağıt anlamına gelmektedir. Yüce Allah, daha ilk vahiylerinde okumaya önem vermiş, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i ilk inen ayetlerle eğitmiş, yetiştirmiş ve sonra da dini tebliğle görevlendirmiştir.
Kuran’da Zümer Surasinin 9. Ayeti sonunda bakınız Yüce Allah ne diyor:
Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak, akıl sahipleri öğüt alır.
Allah soruyor kullarına, hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Şimdi lütfen, eğitiminiz ne olursa olsun, kim olursanız olunuz, hangi dinden inançtan olursanız olunuz, cevap verir misiniz bu soruya? Verdiğiniz cevabı duyuyorum, soruya muhatap olanların tamamı hayır, bilenle bilmeyen bir olmaz diyor.
Bilenle bilmeyen bir olursa, acaba ne olur?
Bilenin hakkı elinden alınır bilmeyene verilir.
Hakkı yenen öteki insana zulum edilmiş olur.
Bilenle bilmeyen birbirine eşit olur.
İnsanın yaratılış fıtratına aykırı bu durumla insanların ahlakları bozulur. Bilmeden yetişen insanın yararlı işler yapması da beklenemez.
Yani insanlar tek tek zarar görür. O insanların meydana getirdiği toplumlar da çöker gider.
;Ayetin sonunda Allah diyor ki: Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.Bunun başka bir anlamı, yani bilenle bilmeyini bir tutarsanız, siz Kuran’dan öğüt almamış, aklınızı da kullanmamış olursunuz.
Aklını da kullanmamış olanların üzerine acılar sıkıntılar, ızdıraplar, mutsuzluklar, hastalıklar ve kötü olan ne varsa ırmaklar gibi akar durur.Yunus Suresi 100. ayeti
Bilenle bilmeyen bir tutarsanız, görenle görmeyeni, çalışanla çalışmayanı, güzel işler yapanla yapmayanı, helal kazanan ile haram kazanan ve buna benzer şeyleri de bir tutmaya kapı aralamış olursunuz. Bunun önüne geçmenin yolu da hiç şüphesiz Kuran’ı anlamaktan ve eğitimden geçmektedir.
Bakalım şimdi, ülkemiz insanının eğitiminden sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 zorunlu eğitim sistemi ile bu durumu gözönüne almış mı?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim Kurumları Yönetmeliği diye bir yönetmeliği var. Bu yönetmelik, öğrencilerin sınıf geçme ve kalma da dahil her türlü iş ve işlemlerinin nasıl yapılacağını karara bağlayan bir yönetmeliktir. Bu yönetmeliğin bazı maddeleri 21 Temmuz 2012 tarihinde değiştirildi. Değiştirmenin amacı da, 4+4+4 zorunlu eğitim sistemine uygun hale getirmekti.
Bu yönetmeliğin 47. Maddesi öğrenci başarısının değerlendirilmesini düzenleyen maddedir. Bu maddenin yeni şeklinde yer alanl c) bendini aynen alıyorum. “İlkokullarda öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılmaz.” İlkokullar dediği, ilkokulun 1.2.3 ve 4. Sınıflarını kapsıyor. Yani bu ifadeye göre ilkokullarda sınıfta kalmak kaldırılmış olmaktadır.
Yani derslerine öğrenenle öğrenmeyeni, çalışanla çalışmayan yıl sonunda sınıf gececektir.
Yani başka bir ifade ile öğrenilmesi gerekenleri öğrenenle öğrenmeyen,bu öğrendiklerini davranış haline getirenle getirmeyen yıl sonunda eşit hale gelecek, ikisi de ödül olarak bir üst sınıfa geçecektir.
Şimdi bu durumu akıl, mantık, vicdan kabul eder mi? Sizin vicdanınız kabul etti mi bunu?
Burada akla şu soru gelecek, koskaca bakanlık bunu niye yapıyor? Onlara göre, sınıfta kalan her çocuk memlekete pahalıya maloluyormuş, her sene defter kitap,öğretmen,yakıt, gel git, aileye getirelen yüklerle altından kalkılmaz kayıplar söz konusu oluyormuş. İyi güzel de bu öğrencilerin hayatları ile oynanmasının topluma olan zararını kim ödeyecek.? Bu millet ne çektiyse cahiller ordusundan çekmedi mi? Bir ülkenin en büyük zenginlik kaynağı iyi yetişmiş insanlarımızdır. Siz bunları bilmeden sınıf geçirir orta okula getirirseniz, iyi mi yetiştirmiş oluyorsunuz?
Bu Anayasaların Anayasası olan Kuran’a ve onun ayetlerine tümden uymamaktır.İşte o ayet: Yoksa kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmına inanmıyor musunuz? İçinizde bunları yapanların kazancı, dünya hayatında ancak horluktan ibaret, kıyamet günüyse onlar daha çetin bir azâba atılırlar. Allah,yaptıklarınızdan gafil değildir ki.Bakara suresi ayet 85
Eğitim gibi önemli bir konuda bilenle bilmeyeni bir tutarak Allah’ın ayetlerinin birini hayatın dışında tutatanlar Bakara suresinin 85. ayetinin mavi ile renklendirilmiş olan kısmını bir daha okusunlar.
Yaratılışı gereği her insan her eğitimi alamaz. Ferdi farklılıklar vardır insanların arasında. Bu kadar farlılıkları bir yana koyup sonra da hepsine hak etsin etmesin aynı hakkı verirseniz, bu toplumun dibine yerleştirilmiş bir bomba olur. Bu bomba on yıl sonra patlamaya başlar.
Bu sistem meclisten de bütün partilerin ortak görüşleri ile geçmediği için, sizler iktidardan gittiinizde şundan emin olun ki, eğitime yön verme ve sistem değiştirme çabaları yeniden başlayacaktır. Yüz yıla yakın rayına oturtulamayan eğitim sil başka olacak, bunun cezasını bu millet çekecektir.
Bu iş neresinden bakarsanız bakın, kökünden temelinden yanlıştır.
Bir sınıf düşünün şimdi, öğretmen var o sınıfta. Çocuk birden ikiye bilmeden geçmiş, ikiden üçe geçmiş bilmeden, sonra dörde, bu çocuk okumayı öğrenmemiş, yazmayı öğrenmemiş, hiçbir şeyi öğrenmemiştir. Oysa aynı sınıfta başka bir öğrenci öğrenmesi gereken her şeyi tam olarak öğrenmiş, şimdi sen bunun ikisini bir tut, sonra da geçir sınıfı. Böyle şey olur mu? Milli Eğitim Bakanlığı ve onun yöneticileri bunu hangi vicdan, hangi inançla yapıyorsunuz. Neden bilenle bilmeyeni bir tutuyorsunuz? Yüce Allah aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırır ayetini (Yunus Suresi 100. ayeti) duymadınız mı? Bu milletin çocuklarının cahil kalmasına, bilgisiz ve düşünmeden yetiştirilmesine nasıl onay veriyorsunuz?
Ya sen ne yapıyorsun Diyanet işleri Başkanlığı, demiyor musun ki, bu Kuran’a açıkca aykırı, olmaz, yeri göğü neden inletmiyorsunuz? Korkuyor musunuz hükümeti yönetenlerden. Allah insanlardan korkmayın benden korkun (Maide Suresi 44)demiyor mu? Yoksa sizin de işinize gelmeyen bu Kuran ayetinden haberiniz yok mu?
Hak hukuk deyince mangalda kül bırakmayanlar, insan hakları savunucuları, ilahiyet fakülteleri, tarikatlar, şeyhler, şıhlar, cemaatler, mezhep sahipleri, yazarlar çizerler, nerelerdesiniz?
Türkiye’mizde 500 bin ilkokul öğretmeni var. Bu öğretmenlere diyorsunuz ki, neden çalışacaksınız ki, oturun maaşınızı alınız. Çocuk yetiştirmek için çırpınmayın, çocuğu elinden tutup a’yı b’yi bırakın öğrenmesinler, oturun tembel tembel yerinizde diyorsunuz. Eğer bir okulda, bir sınıfta öğretmen varsa, bırakın kimin sınıfta kalacağına kimin sınıfı geçeceğine o karar versin.
Duyun, işitin bilin ki, bu milletin geleceğine bu sistem en büyük kötülük tohumu ekmektedir. Bu kötü tohum meyvesini verince hepimiz bu kötü tohumun sonuçlarından gerekli acıyı çekeceğiz. Düşünen, bilen, araştıran, aklını kullanan insanlar yetiştirmek yerine, haksızlığa hukuksuzluğa zemin hazırlayan, bilmeyen, düşünmeyen, sorumluluk bilincinden yoksun, neyin yararlı neyin zararlı olduğunu anlamayan, okumayan insanlar mı yetiştireceksiniz? Bunun kime, ne faydasın var?
Eğer bir şey yapacaksınız, sınıf geçip kalmayı öğretmene bırakın ve sınıf geçmeyi zorlaştırıcı, öğrencilerin sınıfta geçmek aslanın ağzında olduğunu hissettiren sistem getiriniz. İnsanlara hak etmedikleri şeyleri kabul etmeyi küçük yaşlarda öğretirseniz, büyüdüklerinde de bu alışkanlıklarını devam ettirecekler, sonra da bunun cezasını o insan ile birlikte bu toplum çekecektir. Allah insan için çalıştığından başkası yoktur derken, siz neden sınıf geçmeyi, hak etmeyene hak vermeyi hem de eğitim kurumlarında yapıyorsunuz, anlaşılır gibi değil.
İlk okulda sınıf geçmek kaldırılmıştır. Peki ya orta okulda lisede ne olmuştur? 5’lik not verme düzeninde bir alan sınıfta kalacak, iki alan geçecektir. Yani çocuk ilk okuldan temelsiz, bilgisiz gelince yığılma olmasın diye sınıf geçme son derecede kolaylıştırılmıştır. Eski yönetmelikte yirmi gün mazeretsiz okula gelmeyenler sınıfta kalırlardı, şimdi 45 güne çıkarılması gündeme alınmıştır.. Neden? Artık okula gitmeseniz de olur, ne de olsa sınıf geçersiniz. Sonra her yıl sonunda bir dersten kalanlara sınav hakları, öğretmenler kurul kararları ile bil-bilme sınıfı geçip geçip gideceksiniz.
Bunun sonu ne olur böyle? Olacağı belli, eğitimsiz, kolaya alışmış, görevinin bilincinden uzak nesiller yetiştirirsiniz. Meslek yok, bilgi beceri yok, sorumluluk yok, ahlaksızlık diz boyu ve böyle nesli hiç bir iktidar da yönetemez zaten. Yazık etmeyin. Gelin sınıfta kalmayı kolaylaştırmak yerine öğrencilerin hakkı ile sınıfı geçebilecegi bir sistem getirin. Bu onlara saygıdır, öğretmenlere saygıdır.Bu, millete saygıdır. Ve bu, başarılı nesiller yetiştirmenin en temel taşıdır.
İnsan fıtratına Yüce Yaratıcı farklı özellikler koymuştur. Her çocuk farklıdır diyen psikoloji uzmanlarınız yok mu sizin? Size bileni bilmeyeni dört yıl boyunca sınıf geçirin talimatını verenlerin, kanun çıkaranların, yönetmelik düzenleyenlerin bu ülkeyi, bu vatanı sevdiklerine asla inanmayın. Yol yakınken bu düşüncenizden geri dönün, on yıl sonra bu bilenle bilmeyeni bir tutan neslin aklı erince, yani kendilerine yapılan kötülüğü anlayınca anarşi ve terörün yeşereceği zemini de hazırlamış olduğunuzu bilerek yaşayınız. Çünkü o günleri göreceksiniz.
Cahil, koyun sürüsü gibi insan yetiştirelim, okumasınlar düşünmesinler, bunlar ilerde bize oy versinler diye bunu yapıyorsanız, işte asıl kötülüğü de bu millete o zaman yapıyorsunuz. Bir ülkenin eğitim bakanlığı, insanları eğitir, insanlar da akıllarını kullanarak kendi yollarını kendileri seçerler. Oysa bu yapılan, bunun böyle olmayacağını açıkca göstermektedir.
Sınıf geçmeleri ortaokullarda, liselerde kolaylaştırdıkca üniversite sınavına giren 1. milyon 800 bin öğrenciden 1 milyon 250 bini sıfır çekmedi mi fen dersinden, 50 binden fazla öğrenci bütün branşlardan sıfır almadı mı? On yıldan beri iktidardasınız, bu çocuklar siz iktidara geldiğinizde on yaşlarında değiller miydi? Onları çok mu iyi eğittiniz, sokaklara attnız da bu size yetmedi mi? şimdi yeni cahliller ve bilgisizler ordusu yetiştirmek için daha körpe yavrularımıza Allahın ayetine de uymayarak sınıfta kalmayı kaldırıyorsunuz.
Bunun karşılğını ve bu ülkeye ve bu ülke insanına getirdiği haksızlığın hesabını burada sormazlar belki insanlar, ama bilin ki, sorumlu olan herkes, Allah’a karşı bunun hesabını verecektir.
Size diyecekler ki ey sorumlular, ben size BİLENLE BİLMEYEN OLUR MU? Diye sormuştum, bunun gereğini yerine getirdiniz mi? cevabınızı burada yaşıyorken, şimdiden hazırlayınız.
Milli Eğitim Bakanı, Sayın Ömer Dinçer bakınız ne demiş:
“Biz Türkçe gibi Kuran okumayı öğreteceğiz. Zaten şu anda Arapça seçimli. Arapça öğretmeyeceğiz. Arapça lisanıyla Arap alfabesine dayalı Kuran okuma ayrı. Yani çocuk Arap harfleriyle bir kelimeyi okumayı öğrenecek ama okuduğu şey Kuran olacak. Bir müfredat oluşturacağız. Okuyacak ama anlamayacak.Zaten Kuran okuyanların büyük bölümü anlamazlar onu bir kutsal bir kitap olarak okurlar.”
Bir Milli Eğitim Bakanlığı, anlamadan Kuran okumayı amaçlayorsa eğer, ki, yukardaki sözleri arasındaki kırmızı yazılanları bir araya getirdiğinizde orta bu çıkıyor, bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Allah’ın, Kuran’ı düşüne düşüne düşüne, anlaya anlaya, yavaş yavaş okuyun emrine uymak, Kuran’a uymaktır. Anlamadan bırakın Kuran okumayı, ne okursanız okuyun bu sizin hiç bir işinize yaramaz, size de hiç faydası olmaz.
Asırlardır bu millet ne çekti ise cahillikten çekti. Bu millete asırlardır kendi dilinden öğretip okutmadılar. Kuran’ı Arapçasından anlamadan bilmeden okuyanlar hacı hoca sayıldılar. Bu çağda Kuran’ı anlamadan okutacağız diyen zihniyet, günümüzden asırlardır geride düşünen bir zihniyettir.
Anlamadan Kuran’ı yüzünden okumasını öğreteceksiniz de, Allah’ın bu konudaki okuyun anlayın emirlerini ne yapacaksınız? Kuran’dan sorguya çekileceksiniz, Allah ilk emir olan sana bir kitap gönderdim, okudun mu? Diye sorarsa, okudum ama anlamadım mı diyeceksiniz. O zaman sorguya çekilmeyecek misiniz? Emin olunuz ki. o zaman da Kuran’ı niçin anlamadan okudunuz diye sorgulacaksınız.
Kuran, bu dinin kaynağıdır. Din ise nasıl yaşayacağımızı gösteren Allah’ın kanunlarıdır. Dünyada ve ahirette mutluluğu kazanmanın yolunu gösterir, bunlar ise Kuran okunup anlaşılmadan olmaz. Madem okullara Kuran dersi koydunuz, o zaman birinci sınıfta öğrencilere Allah’ı Kuran’ı anlayacağı şekilde öğretiniz. Sonra sınıflar arttıkca dinin hükümlerini, Kuran’ın ayetlerini öğretin.Bunu neden yapmıyorsunuz? Kim öğretecek bu güzel vatanın güzel çocuklarına dinlerini? Analardan ve babalardan çokları dinlerini yeteri kadar bilmiyorlar, okullarda da öğretilmiyor Kuran’ın anlamı, soruyorum sizlere ne olacak bu insanların halleri?
Sizler değerli Müminler, bilenle bilmeyeni bir tutmayınız ve sizler Kuran’ı Allah’ın emrine göre anlayarak yavaş yavaş okuyunuz, çocuklarınıza da okutunuz.
Zümer suresinin 9. ayetinde, Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?diye sorduktan sonra Yüce Allah ekliyor ayetin sonuna: Ancak, akıl sahipleri öğüt alır.