Bu hayat çok garip,
İnsanlar çok garip.
İnsanları anlayamıyorum.
Yanlız kalıyorlar, ve sarılacak bir etek arıyorlar.
Onu bulduklarında ise ellerinin tersiyle itiyorlar.
Sevmek enayilik sayılıyor, güvenmek hata..
Böyle bir yüzyılda yaşamak zor.
Alkol'de unutturamıyor bazı şeyleri.
Bazı insanları o kadar çok seviyoruz ki onları unutmayı unutuyoruz, sevmekten..
Aslında çok sevdiğimiz de palavra, çok sevmiyoruz kimseyi.
Çok alışıyoruz onlara, çok fazla hayal kuruyoruz.
Sonra o hayaller elimizden kayıp gittiğinde şişelere sarılıyoruz.
Karşımıza çıkan insanları basıyoruz sol yanımızda kanayıp duran yara'ya..
Ve olmuyor tabi sonra..
En büyük günahı işliyoruz karşımıza çıkan herkese ' seni seviyorum' diyerek..
Sırf bu yüzden cehenneme gidecek insanlar tanıyorum..
Üzülme,hayata küsmeye gerek yok.
Bir eksik ya da bir fazla hiç farketmiyor.
Nasıl ki sevdiği insandan ayrıldığı için ölen biri yoksa , sevdiğine kavuştu diye de uzamıyor kimsenin ömrü..
Boş laf, ölürümler, sensiz yaşayamamlar, inanma sen onlara..
Aşk diye birşey yok, menfaat var, ihtiyaçlar var, alışkanlıklar ve yaşanmışlıklar..
İçerisinde ''biz' olan cümlelere inanma , biz diye birşey yok..
Olamaz.
Biz olan herkes yok olmaya mahkum.
Ben çift kişilik tabut görmedim hiç..
Evladı öldü diye kahrından ölen anne gördüm, şehit olan oğlunun ardından giden baba'lar gördüm.
Ama sevgilisi terketti diye öleni görmedim.
Uğrunda ölecek kadar çok sevdiğin birinin gitmesine neden izin verir ki insan zaten ?
Gitmesine izin veriyorsanız yeterince sevmiyorsunuz demektir..
Bırakın bu ayakları..
Gitmek isteyen gider, kalmak isteyenin başımızın üzerinde yeri var.
Mesela - Hiçbir adam babamın çeyreği kadar değerli değil gözümde, olamaz, bunun tartışması bile yapılamaz.
Sende boşver O'nu , Bu'nu.
Hala yaşıyorken git sarıl annenin eteklerine, git öp senin için didinip duran babanın elini..
Sonra toprağa sarılmak zor oluyor, ve bir kere giderse onlar ; Birdaha geri gelmiyorlar..
Dönemiyorlar..
Toprak aldıklarını vermiyor geri, unutma...