Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Trabzon Beyefendisi IV Dedemin Emaneti - Sözümoki
12 Mart 2024, Salı 09:15 · 116 Okunma

Trabzon Beyefendisi IV- "Dedemin Emaneti

Asiye yüzünü silerek derin bir nefes aldı. Gülerek kapıyı çaldı. Aleyna'da yüzüne yalancı tebessümünü yerleştirip açmıştı kapıyı.

"Ne konuştu o sırık?" diye sordu Aleyna. Asiye konuyu uzatmamak için "Önemli bir şey yok be Aley, klasik Trabzon Beyefendisi" diyerek çay demlemeye başladı.

Aleyna "Trabzon Beyefendisi demek iyiymiş" dedi gülerek. Asiye göz devirerek çayı demleyip Nehir'i aradı.

Aleyna bir şeyler yemek için dolabı açtığın da gördüğü şey ile Asiye'ye dönerek "Yeminle sen de bir şey var, hazır yemeği bırakıp, makarna mı yaptın?" diye sordu.

Asiye tekrar göz devirerek "Yarın kaçta uçağın?" diye sordu. Aleyna önünde ki yemekten çatala batırarak, "Bu gece dört de" dedi.

Asiye, Aleyna'ya dönerek, "Neden gece?" diye sorunca, Aleyna "Bir oğlum var beni bekliyor. Ayrıca geliriz yine sen buradasın." deyince Asiye ciddiyetle "Sadece 180 gün" dedi.

Aleyna ayağa kalkarak, "Dua et de 180 ay olmasın" dedi. Asiye sinirle Aleyna'ya bir şey diyecekken kapı çaldı. Aleyna, Asiye'ye öpücük atarak kapıyı açtı.

Nehir ve Aleyna birbirlerine sarılırken Asiye kapıda ki misafirleri içeriye buyur etti. O da gelmişti. Irmak.

"Emine hanım siz oturun" diyen Asiye ile Emine "Hanım yok abla diyeceksin abla" diyerek Aleyna'ya döndü. "Hoş geldin canım ben Emine" deyince, Aleyna Asiye'ye nazaran daha ılımlı davranarak sarılmış ve "Hoş bulduk ablacığım" demişti.

Diğer gelen kızlar Nehir'in amcasının kızları Gül ve Azize idi. Gül ve Azize birden gelince Nehir'de onları tek bırakamayacağı için alıp gelmişti. Asiye'ye üzgünce durumu anlatınca, Asiye "Saçmalama Nehir ya" diyerek konuyu kesip atmıştı.

Irmak Aleyna'ya bakarak "Hoş geldin" deyince Aleyna "Düşman bu değil mi?" diye Asiye'nin kulağına fısıldadı. Asiye hemen ayağına basmıştı.

Aleyna, sinirle Asiye'ye bakarak sahte gülüşle "Hoş bulduk" demişti. Asiye, içinde ki değişik his ile "Siz oturun ben çayları koyup geliyorum" deyince Aleyna "Bardakların yerini biliyor musun?" diye sordu.

"Aleyna!" demişti Asiye yine sinirle. Asiye çayları getirmeye gittiğin de Aleyna'nın da telefonu çalmıştı. Arayan Alina idi.

Telefonu açarak "Efendim Alina" dedi. "Anne dayım geldi sen neden gelmedin? diye sordu Eymen. Aleyna ayağa kalkarak, "Anneciğim ben dedim ya yarın geleceğim diye, dayının işi olduğu için geldi" diye açıklama yapmıştı oğluna.

Asiye, salona girerek elinde ki tepsiyi orta sehpaya koydu. Nehir'e dönerek "Aleyna kimle konuşuyor?" diye sorunca Nehir "Oğlu galiba" dedi.

Aleyna, Eymen'i dinledikten sonra "Tamam bebeğim söz yarın beraber okula gideceğiz. Alina yengeni ve dayını üzme" deyince Eymen, "Seni çok seviyorum anneciğim" dedi.

Aleyna, hayatı boyunca ne kadar başarılı olup övgü sözleri alsa da hiç birinin değeri oğlunun 'Seni seviyorum' demesi kadar değildi. Gerçek bir tebessümle "Bende seni çok seviyorum anneciğim, dünyalar kadar" diye cevap verdi.

Aleyna tam telefonu kapatacakken, Eymen bağırarak "Anne dur!" dedi. Aleyna anın vermiş olduğu adrenalin ve korku ile sordu "N'oldu". Asiye de, Aleyna'nın yüzüne baktı.

Eymen "Bana hamsi getirir misin? Akvaryuma koyarız" deyince Aleyna derin bir nefes alarak, "Ah Eymen ya" diyerek. Buradan oraya getiremeyeceğini anlatmıştı.

Telefonu kapatan Aleyna'ya Asiye "Ne oldu?" diye sorunca, Aleyna "Beyefendi akvaryumu için hamsi istiyor" dedi. Bu dediğine herkes gülmüştü.

Gecenin ilerleyen saatlerine doğru herkes kaynaşmıştı. Gitme saati yavaş yavaş yaklaşırken Asiye, Nehir'e "Toprak'ın arabasını alabilir miyim acaba Aleyna'yı havaalanına bırakacağım" dedi.

Nehir'in cevap vermesine kalmadan Gül "Toprak sinirle bir yere gitti. 'Nereye' diye sordum ama cevap vermedi" dedi.

Bütün gece susan Irmak ilk defa konuşarak "Doğru demiş" diye cevap verdi. Ne kadar kuzeni olsa da sevmiyordu bu kızı işte.

"Benimle böyle konuşma Irmak, ben senin hem amcanın kızı hem de..." sözlerine devam edecekken Irmak sözünü böldü.

"Abim senin sadece amcanın oğlu Gül abla artık anla, sen ve abim diye bir şey yok. Ayrıca unutmayın ki abim evli" deyince Gül ve Aleyna, Irmak'a bakmıştı. Ama Irmak, bütün sözleri Aleyna'nın yüzüne bakarak söylemişti zaten.

"Evli falan değil. Evliliğe hazır hissetmediği için öyle dedi bence. Hem evli olsa nerde bu söz de karısı?" diye sordu Gül.

"Gül abla, sen buna ister inan ister inanma ama abim evli. Ayrıca evli olmasa bile senle evlenmeyecek artık anla bunu. Ödevlerim var size iyi akşamlar" diyerek Asiye'ye döndü.

"Biliyorum bugün yaptıklarım affedilecek şeyler değil özür dilerim yinede. Ve bu gece beni evine aldığın için teşekkür ederim" diyerek dışarıya çıktı. Irmak her şeyi biliyordu ki. Toprak abisi ona her şeyi anlatmıştı.

Nehir, Gül'e öldürücü bakışlar atarken Azize, "Her şey için teşekkürler, kalk Gül" diyerek. Gül'le beraber oda gitmişti.

Neler olduğunu anlamaya çalışan Asiye, bu ailenin ne kadar gizemli olduğunu fark etmişti. Nehir ayağa kalkarken, "Pusat abime sor istersen Asiye, o verir ayrıca olanlar için de çok özür dilerim" deyince Asiye, "Saçmala Nehir, özürlük bir şey yok" dedi gülerek.

Emine ve Nehir, Aleyna ile vedalaşıp gittikten sonra. Asiye saate baktı. İkiye çeyrek vardı. Acaba Pusat yatmış mıydı?

Aleyna'ya bakarak "Sen gitmek ister misin? Hem sen gideceksin ben neden senin için araba isteyeyim?" deyince Aleyna, Asiye'nin kolundan tutarak onu kapıya kadar getirdi.

"Birincisi senin tabirin ile o Trabzon Beyefendisi ile karşılaşmak istemiyorum ikincisi senin evin, senin misafirin ve senin komşun olduğuna göre sen gideceksin. Ama sana bir güzellik yaparım. İzmir'e dönünce araba gönderirim" diyerek Asiye'yi kapıya attı.

Asiye "Kendisi yüz yüze gelmek istemiyor beni yolluyor şuna bak. Gelirken güzel geldiniz hanfendi Allah Allah ya" diye söylenerek merdivenleri çıkarken, Pusat'ın kapısının önün de durdu. Anahtar üstündeydi 'Buraların geleneği' diye düşünerek zile bastı.

Pusat zile basılmasından anlamıştı Asiye'nin geldiğini gülerek, "Kapının üstünde ki anahtar eve girmek için kullanılıyor" diye bağırdı. Asiye inadına tekrar zile basınca Pusat bu sefer "Hem kör hem de sağır tanıdığım birisi yok" dedi.

Asiye derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Kapı'nın yavaşça açılması ile Pusat oturduğu koltukta geriye doğru yaslanarak kapıya baktı.

Asiye kapının önün de durarak Pusat'a bakınca, "Yamyam değilim içeriye gelebilirsin" diyerek tamir etmeye çatıştığı gemiyi önüne bıraktı Pusat.

Asiye ayakkabılarını çıkartırken Pusat, "Kendine terlik al istersen giyinip çıkartaması daha kolay" deyince Asiye de sahte bir gülümseme ile "Terliğin ne olduğunu biliyorum" diyerek Pusat'ın önüne doğru yürüdü.

Her kadın gibi o da içgüdüsel olarak evi incelemeye başladı. Evin için de duvar yoktu arkada ki amerikan tarzı mutfağın yanın da cam bölme ile yatak odası vardı. Oturma odası namına hiç bir şey yokken sadece bir çalışma masası Fransız camın önün de duruyordu. Arkada ki manzara ise uçsuz bucaksız Karadeniz'di.

"Evimi incelemen bittiyse misafirliğinin sebebini öğrenebilir miyim?" diye sordu. Asiye gülerek, "Türkçen mükemmelleşmiş" diyerek masanın üstüne baktı.

"He aynen" diyerek Asiye'nin yüzüne baktı Pusat. Asiye, "Yapılmaz" deyince Pusat neyi kast ettiğini anlamıştı.

"Ben yaparım" dedi kendine güvenen bir tavırla. Asiye az daha ileriye gelerek "Yalpa omurgası yok olmuş farkındaysan düzeltmen imkansız" dedi.

Pusat ayağa kalkarak Asiye'nin önene geldi. O kendini düzelteceğim diye motive ederken bu kız yapamazsın diyordu.

Gelen anlık sinir ile az da olsa yaptığı gemiyi tekrar duvarın dibine fırlattı. Asiye korku ile geriye adımlarken, "Ne yapıyorsun manyak?" diye sesini yükselterek sordu, Pusat duvar dibinde ki gemiyi gösterek "Ben. Onu. Düzeltirim." dedi kelimelerin üstüne basarak.

Asiye, Pusat'a bir adım daha atarak "Düzeltemezsin! Benden daha mı iyi bileceksin? Okulunu okudum" deyince Pusat serçe parmağını Asiye'ye uzatarak, "Var mısın iddiasına?" dedi.

Asiye gelen sinir ile serçe parmağı ile Pusat'ın parmağını birleştirerek "Varım" dedi. Işte şimdi neler olacağını kimse bilmiyordu.

Bu iddiayı Pusat'ın inadımı kazanacaktı, yoksa Asiye'nin çok bilmişliğimi?

Pusat gülerek geri çekildi, mutfağa doğru ilerledi. "Eee sebebi ziyaretinizi öğrenebilir miyim Asiye hanım?" diye sordu.

Asiye, Pusat'a dönerek "İlkim adım ayrıca arabanı alabilir miyim? Kuzeni mi havaalanına bırakmam lazım 4 de uçağı var" dedi.

Pusat cebinden çıkardığı telefondan saate bakarak "Fazla kalmamış hazırsanız çıkalım" diyerek masaya doğru geri yürüdü.

"Hayır hayır yanlış anladın arabanı versen yeter sürmeye biliyorum" diye açıklama yaptı Asiye.

Pusat "Bir söz vardır duymuşsundur belki 'Emanetin gözü kördür' diye" diyerek dışarıya çıktı.

Asiye de peşinden çıkınca "Hey kapıyı kilitlemeyecek misin?" diye sorunca Pusat merdivenlerden yukarıya "Üstüne çeksen yeter" diye bağırmıştı.

Asiye ayakkabılarını giyerek aşağıya indi. Kendi kapısını çalarak beklemeye başladı. "Nerdesin İlkim ya 1 saat kaldı" diyerek kapıyı açan Aleyna'ya "Çemkirme be ver montumu hadi çıkalım" diyerek Aleyna'nın uzattığı montu üstüne giyindi. Kapının arkasında ki anahtarı almayı unutmamıştı.

Aşağıya indiklerin de arabanın içinde ki Pusat'ı gören Aleyna "Hayırdır?" dedi. Asiye "Anahtarı istedim 'Ben bırakırım emanetin gözü kördür' diyerek aşağıya indi" diye kısa bir özet geçince Aleyna gülerek "Bende Aleyna Asya Akçay isem en kısa süre de Pusilk olur diyorum" dedi.

Anlamayan Asiye "O ne?" diye sorunca Aleyna sadece gülerek arabaya bindi.

Asiye de Aleyna'nın yanına oturacakken, Aleyna kapıyı kapatarak gözleri ile önü işaret etti.

Bu gece yeterince olay çıktığı için ve Asiye daha fazla olay istemediği için öne oturdu.

Kemerini takarken "Bir şey soracağım?" diyerek Pusat'ın yüzüne baktı. Pusat kapının önünden dönerken 'Evet' anlamın da kafasını salladı.

"Başka yol yok mu?" diye sorunca Pusat, Asiye'nin yüzüne bakarak "Sebep?" dedi.

Asiye önünde ki yola bakarak "Çok dar ya aşağıdan araba gelirse? Ya bir yerlerden aşağıya yuvarlanırsak? Ya ka-" diye sözlerine devam ederken Pusat "La bi dur. Gece gece neler diyor ya te Allah'ım. Birincisi farkındaysan biz üsten geliyoruz yani alttan gelenin bana yol vermesi gerekiyor ama büyük araç ise ben yol veririm ki geriye doğru rahatça gidebilirim. İkincisi yuvarlanırsak da meşeden çıkarız ecel geldiyse yapılacak bir şey yok" diyerek Asiye'nin gözlerine baktı.

"Ha ha ha çok komik dimi inadına yapıyorsun bak, yine kemerini takmamışsın" dedi. Korkuyordu hemde haddinden fazla, kendisi tek gitmeye kalksa gidemezdi yolda kalır, büyük ihtimalle Toprak'ı arardı.

"Ben kemer takmam Asiye" deyince bu sefer Aleyna, "Anayasa'nın-" diye başlamıştı ki Pusat, "Benim köyüm de benim anayasam geçerli Aleyna ayrıca aşağıya geldik yollar asfalt" diyerek vites attı.

"Astımı olan var mı?" diye soran Pusat'a Asiye başı ile onaylamıştı. Pusat kafa sallayarak yola devam etti. Asiye içinden "Neden sordu acaba?" diye düşünürken Pusat "Asiye, Aleyna'yı yolcu ederken bende dışarda içerim artık" diye düşünüyordu.

Işıklar da durunca yanlarına gelen arabadan birisi "Kaptan limana mı?" diye bağırarak sordu. Yeşil yanınca selektörleri açarak sağa çekti arabayı. Aleyna'ya bakarak "Yetiştireceğim seni 1 dakika diyerek camı açtı.

"Sizi teftişe geliyordum" dedi. Bu sefer başka bir adam, "Kaptan balıkları yemledik yem yarım kaldı burda yoktu mecbur depoya geçtik" diye açıklama yapınca Pusat, "Hasatı ne yaptınız?" diye sordu. Aynı adam, "Abi iki tekne çıktı ama Allah'a şükür bu sene bereketli. Ben Neco'ya dedim yetişmezse kumlukta ki bir gemiyi daha alırız diye" ikinci açıklamasını da yaptı.

Pusat çocuğa bakarak "Sülo kum gemileriyle uğraşmayın oğlum ben misafirleri şimdi havaalanına bırakacağım dönüşte gelirim siz ağları çekin ama boşaltmayın öyle zor oluyor" dedi ciddiyetle.

Asiye iki dakika da iş konuşan adama hem şaşkın hem de hayranlık ile baktı. Nerde olursa olsun hem şakaya vurarak hemde ciddiyetle işini yapıyordu.

Sülo denilen adam Pusat'a "Tamam abi sorun yok" deyince Pusat "Tamam" dedi. İlk konuşan çocuk gülerek "Elin boş gelme kaptan" dedi yine.

Bu dediğine Asiye'de gülerken Pusat "Seni doyurmak demek Trabzon'da ki balıkların hepsini doyurmak demek Eren" diyerek kornaya basıp yoluna devam etti.

Havaalanına gelince Asiye tam ağzını açmıştı ki Pusat V.I.P. girişine gitmişti.

Güvenliğin önünden geçerken camını tekrar açan Pusat güvenliğe bakarak "Fırıldak" diye bağırdı. Güvenlik yanına gelince gülerek "Hayırdır, ben en son ki olaydan sonra daha şehir dışına çıkmazsın demiştim" deyince Pusat "Çok komik daa. Aç kapıyı" dedi.

Adam Asiye'ye ve Aleyna'ya bakarak Pusat'a döndü "Makina var mı yanın da?" diye sorunca Pusat torpido gözünden çıkardığı silahı adama uzattı.

Açılan kapı ile, Pusat yola devam ederken "Yanın da silah mı taşıyorsun?" diye sordu Asiye. Pusat, Asiye'nin yüzüne bakarak "Yanım da değil araba da durur gece yola çıkanın şahidi olmaz der babaannem" dedi.

Aleyna gülerek "Ben artık Pusat beye şaşırmıyorum ya maşAllah kimi gördüysek bir muhabbet" dedi. Pusat'da gülerek "Bey demene gerek yok anlamam ben öyle şeylerden, ayrıca burası benim çöplüğüm" diyerek kapının önüne çekmişti.

Asiye'ye bakarak "Ben içeriye gelmiyorum, köşede bekliyorum haberin olsun" deyince Asiye "Teşekkür ederim" diyerek indi arabadan.

Pusat sigara içerken Asiye, Aleyna'yı yolcu etmiş dışarıya çıkmıştı. Pusat hakkın da düşüncelerini sorgulamaya başlamıştı. Gayette herkesle anlaşabilirken kendiyle hep ters düşüyordu.

Köşe de sigara içen Pusat'ı görünce yolda ki soruyu neden sorduğunu anlamıştı. Gülerek yanına gitti. "Gitti mi?" diye soran Pusat'ı başı ile onayladı.

Pusat, elindekini yanında ki çöp konteynırına atarak arabaya bindi. Asiye de binince ona baktı.

Belki de nenesinin dediği gibi bu kızın burada kalması gerekiyordu. Yemekte nenesi böyle demişti.

Normal de çalıştığı gemilere tanıdıklarını getirmezdi. Kardeşlerine bile sormadığı soruyu Asiye'ye sordu.

"Karadeniz'i hiç gece gördün mü?" diye. Asiye duyduğu soru ile Pusat'a döndü. Gülerek "Rusya tarafından çok gördüm" deyince Pusat "Yav bırak Rusya'yı İtalya'yı, sen hiç Trabzon'dan Karadeniz'i gördün mü?" diye sordu.

"Yok hayır ben Trabzon'a bile ilk defa geldim" deyince Pusat "Çok şey kaybetmişsin ama olur hallederiz" diyerek sahil yoluna girdi.

Bir marketin önün de duran Pusat Asiye'ye dönerek ""Bişey istimisin?" diye sordu

İlkim tebessüm ederek "Teşekkürler" dedi.

Pusat bu sefer kızdırmak için gülerek "Kızım sana soruyorum, istimisin?" demişti. Asiye'nin aklına gelen dün ile göz devirerek önüne döndü.

Pusat geriye gelince elinde ki poşetleri arkaya koydu. Yola devam ederken araba da bluetooth ile bağlı olan telefonun sesi yankılandı.

Telefonu direksiyonun yanında ki tuşdan açan Pusat, "Hayırdır Neco" dedi.

"Abi yetiş gözünü seveyim" deyince, Pusat ani fren yaparak "Ne oldu birine mi bir şey oldu?" diye sordu. Neco derin bir nefes alarak, "Abi fırtına yanıyor!" dedi.

Pusat, duyduğu şeyin gerçeklik payına inanmıyordu. Daha doğrusu inanmak istemiyordu. "Neco ne diyorsun oğlum sen?" dedi ciddiyetle.

"Abi bilmiyorum gemiyi temizlerken fırtınanın yandığını gördüm. İtfaiye geldi" deyince Pusat telefonu kapatarak arabayı daha hızlı sürmeye başladı.

Dedesinin emanetleri tek tek elinden kayıp gidiyordu. Bunu kim yaptıysa bulacaktı. Bulacaktı ve hesabını soracaktı.

Elinde olmadan bağırarak hızlı hızlı direksiyona vurmaya başladı.

Asiye korku ile yanında ki adama bakarak kısık bir sesle "Pusat dur lütfen" dedi.

Pusat ortamdan tamamen bağımsız bir şekil de ne yaptığını bilmeden arabayı daha da hızlı sürmeye başlamıştı.

Asiye daralan nefesi ile sakin kalmaya çalışsa da olmuyordu. Pusat'a bakarak bu sefer bağırdı "Durdur şu lanet arabayı" diye, nefesi zehir olarak boğazına takılı kalırken zaten sinirli olan Pusat, Asiye bakarak "Kes sesini" diye bağırmıştı.

Asiye az önce ki adamdan eser kalmayan bedene bakarak elini direksiyonda ki elinin üstüne koydu. "Ne-nefes alamıyorum" dedi.

Pusat, Asiye'nin kızaran yüzüne baktı. Sanki birisi boğazını sıkıyordu ve o da son sözlerini söylüyordu. Arabayı durdurarak Asiye'ye döndü.

"Sakin ol bak durdum" desede Asiye başını sağa sola sallamaya başladı. Pusat'ın gözlerine bakarak "Ölüyorum" dedi.

Pusat bu kelimeyi hiç bir zaman sevmezdi. Ölüm başkaları için birinden kurtuluş yolu olabilirdi ama ona göre en kıymetli varlığının ondan alınması demekti. Peki Asiye onun için kıymetli miydi?

Asiye'nin yüzünü elleri arasına alarak "Sakin ol bir şey yok tamam mı? Seni korkutmak istemedim şimdi seni hastaneye getireceğim" diyerek arabayı tekrar çalıştırdı.

Asiye sorusuna cevap vermezken ters şeritten arabayı sürmeye başladı. İlerde ki polis arabasını görünce "Hay ben böyle geceye" diyerek kendini durduran polis arabası ile durdu.

Penceresini açtığın da tanımadığı bir polis görmesi ile daha da sinirlenirken polise derdini anlatmak yerine "Karım ağır astım hastası ve hastahaneye yetiştirmem gerekiyor yol boştu ve bende böyle yaptım" diye kısa bir açıklama yapmıştı.

Polis memuru konuşmayı bırak nefes bile zor alan Asiye'yi görünce onlara yol vermişti.

Acil servise gelince hemen ilk müdahale yapılmıştı Asiye'ye. Kapının önün de dururken telefonu çalmıştı Pusat'ın. Kimin aradığına bakmadan meşgule atmıştı.

Bu gece için yeni bir olay fazla gelirdi. Çıkan doktor Asiye'nin krize girdiğini ve şuan buhar verildiğini söylemişti. Pusat, Asiye'nin yanına girdi.

Asiye, Pusat'ı görünce ayağa kalkmaya çalıştı. "Yat yat" diyerek engel olmuştu Pusat. Asiye, Pusat'a aldırmadan oturdu.

"Ben özür dilerim seni de işinden alı koydum. Sen git istersen ben taksi ile eve geçerim" demişti.

Pusat, "Özür dileme, çünkü suçlu olan benim. Normal de bir gemi yansa umursamazdım ama yanan gemi rahmetli dedemin emanetiydi" diye açıklama yapmıştı.

Asiye'nin buharı bitince çıkmıştı. Pusat onu eve bırakmak istese de inatla limana gitmek için uğraşıyordu ve kazanan o olmuştu.

Pusat bu sefer diğerinin aksine çok sakindi. Asiye Pusat'a bakarak "Bu sessizliğin fırtına öncesi sessizlik mi?" diye sordu sakince.

Pusat ciddiyetle "Gemi'nin herşeyi tamdı kontaktan ya da başka bir yerden yangın çıkması imkansız. Eğer tahmin ettiğim kişi ise" diyerek durmuştu. Sonunu Asiye anlamıştı zaten.

Limana geldikten sonra arabadan inen Pusat direk gemiye doğru giderken önünü kesen Rüzgar'a "Çık önümden beni, abimi karşıma almak zorunda bırakma" dedi.

Mehmet bey oğluna baktı. Babasının yetiştirdiği oğluna derin derin baktı. Rüzgar ne kadar kardeşini durdurmaya çalışsa da, Pusat abisinin kolları arasından çıkmaya çalışarak, bağırdı. "Abi çekil" desede Rüzgar bırakmıyordu. Şuan kelimenin tam anlamı ile ortalık yangın yeriydi. Toprak da gelerek abisini tutmaya çalışsa da Pusat git gide sinirleniyordu, gözyaşları akmaya başlamıştı bile.

'Erkek adam ağlar mı?' Sorusu Pusat'a tersti, oda her insan gibi duygularını yansıtabilirdi. Sevinince gülen insan üzülünce de ağlardı ve Pusat ne kadar güçlü bir dağ olsa da içinde ki duygusal çocuk hiç bir zaman onu bırakmamıştı.

"Abi dedem yanıyor, bir şey yapsana" diye çaresizce haykırmıştı Karadeniz'e doğru.

Asiye daha fazla dayanamayarak Pusat'ın yanına gitti. Toprak'ı kolundan geriye doğru çekti. Toprak ve Rüzgar şaşkınlık ile Asiye'ye baktı.

Asiye Rüzgar'a "Rüzgar abi bırakır mısın?" dedi. Mehmet bey bile şaşkınlıkla bakarken Rüzgar, Pusat'ı bırakmıştı.

Asiye yere eğilerek Pusat'ın hizasına geldi. "Eğer haklı isen o fırtına zaten kopacak" diye bildiğini söylemişti Asiye, Pusat'ın gözlerine bakarak. Pusat ayağa kalktı, gözlerini silerem kafa salladı. "Kopacak" diyerek yanan gemiye doğru hızlı adımlarla yürüdü.

Asiye bir köşe de, Gürmanoğulları bir köşe de beklerken, Pusat gemiden indi.

Abisinin önüne gelen Pusat, parmağını abisinin göğsüne vurarak sinirle, "Senin özür diletmeye çalıştığın adam bu gece benim gemi mi yaktı. Bulacağım onu, isterse dünyanın öte ki ucuna gitsin yine de bulacağım. Dinlene dinlene döveceğim o şerefsizi" diyerek ofise doğru yürüdü.

Asiye daha fazla dayanamayarak yanan gemiye çıktı. Güverte de onu bekleyen ve Pusat'ı çileden çıkartan şeyi görmüştü.

Gemiyi yakmakla kalmamış kırmızı sprey boya ile de yazı yazmışlardı. Asiye yazıyı sesli bir şekil de okumuş ve bütün Karadeniz buna şahit olmuştu.

"Barbar"

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Özene bezene yaptığın faaliyet?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.