(makale)
Son günlerde bizi çileden çıkaran bir ekonomik savaş içerisindeyiz. Lakin halkımız doların çalışma ve işleme prensibini tam olarak bilmediğinden vakaları kavrayamıyor
Şöyle ki, herhangi bir para birimini herhangi bir miktarda basmak istiyorsanız bastığınız değer kadar altınınız olmalıdır.Yani eğer 100 TL basmak istiyorsanız merkez bankamıza 100 TL kadar altın olmalıdır.Dolar ise bu kuralın işlemediği tek istisnadır.Yani sanal bir PARADIR.ABD düğmeye basıp istediği kadar dolar basabilir.Bundandır ki ülkenizin ekonomi ve istikrarını dolar üzerinde çok büyük bir etkisi yoktur.İstedikleri zaman doları pahalılandırır istedikleri zaman ucuzlatırlar.Bu Yahudi-Hristyan ortaklığının dünyaya en büyük darbelerindendir.
Altının pahalılığının ise dövizle alakalı olmakla birlikte temelde 3 nedeni vardır.Birincisi yüzyıllardır altın çıkarıldığından madenlerin azalması.İkincisi dünya nüfusunun aşırı artmasıyla altın ihtiyacının da artması.Üçüncüsü ise altın asıl değer olduğundan enflasyon,kriz,savaş gibi durumlara karşı Çin,AB,Rusya,Japonya,İngiltere gibi büyük ülkelerin, kuruluşların ve uluslar arası şirketlerin altın stoklamasıyla piyasadaki altının azalması.Bunları düşünmez isek döviz ve altının dünya çapında düzenli olmasının yollarından biride ülkelerde değil tüm dünyada istikrarın sağlanmasıdır lakin şuan her tarafta kıtlık,savaş,çatışma,terör,mafya gibi durumlar var.Ükkemizin başta bunlara karşı tedbir alması gerekirse başta Erbakan Hocanın dediği gibi ya toplu olarak İslam dinarına geçilmesi yada milli paralarla alışveriş yapılması gerekir.Bunun yanında sanayinin güçlendirilmesi,acil durumlar için projeler hazırlanması,her zaman stokta altın bulundurulması,maden arama işlerinin hızlandırılması,üretimin arttırılması hammaddenin yeterliliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının düzenlenmesi ve stokta petrol bulundurulması,yenilenebilir enerji kaynaklarının arttırılması,geri dönüşüm gibi faktörler de önemlidir.
En önemli adımların da tedbir,tasarruf ve geridönüşüm konusunda atılması gerekir.Bunun için ise başına yeminli yöneticilerin geçeceği ‘Türkiye Tetkik Tedbir Ve Tasarruf Kurumu’nun kurulması iyi olacaktır.
Başka bir sorun ise halkımızın batı hayranlığıdır.Batı filmleri,gıdaları, markaları ve kültürü... Biz Batı ürünleri kullandıkça onları zenginleştiriyor,kendimizi fakirleştiriyoruz.Oysa işçi,çiftçi,köylü ve esnaf kazansın istiyorsak yerli malı kullanmalı,teşvik etmeli ve çocuklarımızı bu minval üzre yetiştirmeliyiz.
Sürekli fakirleşmemizin en önemli sebeplerinden biri de terör örgütleridir.Onlar bizi sürekli vurduğundan can ve mal kaybına uğruyoruz.Ayrıca mafya, karaborsa ve kaçakçılık işleri de ekonomimize büyük darbe vurmaktadır.Diğer bir darbeyi de moda sektöründen yiyoruz.Bir telefon alıyorsunuz bir ay sonra yenisi çıkıyor.Kimi insan bir giydiğini bir daha giymiyor.Böyle böyle kapitalizm ve emperyalizmin oyununa gelerek paramızı boşa harcıyoruz.İstanbul problemini de unutmayalım.Bir memleketin nüfusunun neredeyse yarısı bir şehre toplanırsa tabiki problemler çıkar,üretim azalır,tüketim artar,altyapı ve esnaf yetersiz kalır.Başka bir neden ise hızlı ve rahat para kazanma hırsıdır.Böylece insanlar çiftlibank olayındaki gibi sahtekarlara para kaptırıyor.Bunlarla acil ve etkili bir şekilde mücadele edilmelidir.
Birde fakirleşmemizin sosyal ve uhrevi taraflarına bakalım.Öncelikle zenginlerin zekat,fitre ve kurban ibadetlerini yerine getirmemesi, esnafın işine hile karıştırması,tüccarın haramla uğraşması,memurun rüşvet bataklığına düşmesi,işçinin şükürsüz,kadının geçimsiz,insanların bilinçsiz,çocukların şımarık olması fakiri daha fakir yapıyor zenginin de malının bereketini kaçırıyor.
İslama göre akrabaya,komşuya,arkadaşa,köylüye destek olmak gerekir.Lakin çağımızda kimse kimseye yardım etmediğinden bütün yük devlete yükleniyor devlet de yetersiz kalıyor.
Bir de esnafı bitiren şu market olayına bir değinelim.Hepimiz herşeyi marketlerden almaya başladık.Oysa bu apaçık bir vefasızlıktır.Market yokken esnaf vardı.Ve esnaf bizim komşumuz,dostumuz,akrabamızdı...Acil bir durumda yardımımıza koşar.Düğün yahut cenazemize katılır.Paramız çıkışmadığında veresiye yazardı.Fakat bunu marketler yapmaz.Bu yüzden özel,toptan veya indirim durumları yoksa marketten değil esnaftan alışveriş edelim ve memleketimizin orta direğini ayakta tutalım.
Gelelim çiftçi ve köylüye.Bu konuya giriş yapmadan önce belirtmeliyim ki medeniyet tarımla başlar ve bir ülke ne kadar gelişirse gelişsin tarım ve hayvancılığa muhtaçtır.Bundandır ki gerek devlet gerek millet olarak köy ve köylüye daha çok değer vermeli, tohumumuza ve kültürümüze sahip çıkmalıyız.Öncelikle devletin desteğiyle ‘Türkiye Köy ve Köylüler Federasyonu’ kurulmalı ve her ilde bir Şubesi bulunmalıdır.Ayrıca köyde yaşayan gerçek fakirler tespit edilmeli bunlara köyde yaşadıkları sürece elektrik ve su gibi faturalarda birkaç liralık indirime gidilmeli,yardımlarda öncelik tanınmalı,sağlık ve eğitim konularında destek okunmalıdır.İkincisi devlet o köye birşey yaptıracağı zaman olabildiğince dışarıdan işçi getirilmemeli o köyden parasıyla işçiler tutmalıdır.köylerde yaşayan Suriyelilere aylık maaş veriyorsa çalışmasına izin vermemeli,çalışmasına izin veriyorsa devletten aldığı aylık maaşı kesmelidir ki köylü açıkta kalmasın.Üçüncüsü çiftçilik ve hayvancılık yapanlara kredi ve hibe verilirken çok iyi denetlenmelidir.Ben öyle insanlar tanıyorum ki çiftlik kuracağım diye para alıyor altına yeni araba çekiyor müfettişlere de hayvanlar öldü cesedi Fırat’a attık diyor.Dördüncüsü ise çiftçi ucuza satıyor halk pahalıya alıyor.Hep aradakiler kazanıyor.Devletin bunu engellemesi lazım.
Halk olarak ise köylüyü hor görmemeli, köyümüze ve köylümüz sahip çıkmalı en azından manen destek olmalıyız.Çünkü köy kavramı önemlidir.Senin köylü hem dindaşın hem ırkdaşın hemde hemşehrindir.Aralarında akraba, komşu,dos ve arkadaşların,meslektaşların ve davadaşların vardır.
Bunlardan öte köylüye de bazı görevler düşer.Azimli,çalışkan,kanaatkar olmalı, bencillik,cimrilik, hırs ve israfa düşmemelidir.Köyünü korumalı ve yürekten sevmelidir.Köyde de yapılacak birçok iş vardır.Çiftçilik,hayvancılık,ormacılık,odunculuk,madencilik,nakbantlık,inşaatçılık ve işçilik...
Ama yok herkes rahat peşinde.Herkes şehirlere göçsün.Azmetmesin,ümid etmesin,sabretmesin,şükretmesin,tefekkür etmesin oturduğu yerden para kazansın ekonomi düzelsin olur mu hiç öyle şey! Bundan ötürüdür ki kendimize çekidüzen vermeli,başkalarını da düşünmeli,her işe Besmele ile başlamalıyız.
Vatanınızı seviyorsanız birşeyler yapın.Yok eğer sevmeyecek kadar aşağılıksanız en azından kendinizi,cebinizi,çocuklarınızın geleceğini ve sağlığınızı düşünün dolar/euronuzu bozdurun, Amerikan ve İsrail mallarını boykot edin.Şu üç şeyi ise asla elden bırakmayın; tedbir, tasarruf ve ahlak. Selam ve dua ile...
MUHAMMET BARAN ASLAN,2018,BİRECİK