Zaman değişti, biz değiştik, her şey değişti.
Eskiye olan özlemler ise aynı oranda arttı. Keşke geriye dönsek falan filan. Yakınmalar tavan. 90’ların en best zamanlar olduğunu 2025 yılında anlamak Y kuşağı için hiç de zor değil. Tam o, arada kalmışlık hissini en çok onlar bilir. Gelişmişlikle gelenekselciliğin tüm normları üzerlerinde denendi çünkü. Kapının önünde arkadaşlarıyla taşlardan kale yapıp top oynayanlar da , tüplü televizyona bağlanan atari de ördek avlayıp , Street Fighter dövüşü yapanlar da, onlardı.
Sonra mahalledeki tüm çocuklar bazen blanka olurken bazen de Rıdvan oluyordu. Sokağı eve, evi sokağa taşıyorlardı. Yeni ve havalı tabirle farkında olmadan oyunları birbirleriyle match ediyorlardı. Bu arada sek sek oynayıp chun-li olan kızları da es geçmemek gerek.
Her yeni gelişen teknolojide hem merakları arttı, hem de kaygıları. Çünkü büyüsü bozulacaktı bir şeylerin, biliyorlardı. Hisleri kuvvetli çocuklardı. Bunu ilk anladıkları an ise, 90’larda radyoda rastgele yakaladıklarında sevinçten çılgına döndükleri “Ben deniz’in” şarkısını; yıllar sonra youtube’dan istedikleri anda çaldıklarında anlamışlardı. Şarkı aynı, sound aynıydı. Ama tadı değişmişti. Büyüsü bozulmuştu. İstediğin anda istediğin şeye sahip olma lüksü aslında züğürtleştirmişti hepsini.
Ceplerde yeşilli sarılı cam şeffaf misketler, biriktirilen tasolar yoktu. Usb kablo ve şarj cihazları taşınıyordu artık. Yapılacaklar için günlük tutulmuyor, kilitli hatıra defterleri satılmıyordu. Onların yerini, sonsuz bellek ve dijital ajandalar almıştı.
Aslında bu gelişmeleri iyiye yoruyorduk. Kendimizi teselli edişimizdi belki de. Kim korkardı hain teknoloji ve elmadaki kurttan.
Elektronikleşen kitapların artık parmakla ıslatılıp çevrilecek sayfası yok. Kaybolma lüksüde. Tek risk düşük pil modu. Peki verdiği keyif? orası muamma.
Bilmediğimiz dönemlere aşinalığımız ve aşık olmalarımız hep o okuduğumuz tarihi roman kitaplarında gizliydi. Ahşap bir evin yanından geçtiğimizde yaşanılan heyecan işte tam da bu yüzdendi. “Ahmet Hamdi Tanpınar” acaba şimdi yaşasaydı rezidansları nasıl betimlerdi? Kafamda deli sorular.
El yazıları okunaklı değil ama artık dokunaklı. Tadım çekirdeğin paketinin üzerindeki japon kadında yok meselâ. O günden beri çekirdeğinde tadı kaçtı. Bunları yazdığım için benimde tadım kaçtı. Sizinde kaçsın istedim sevgili Y kuşağı. ;)