İkimiz de sessizleştik; yere hiçbir kırıntı dökmeden uzaklaştık, yorulmadan savrulduk, ağaçların gölgesinde durmadan serinledik, soluksuz yutkunmalarla boğuştuk birbirimizle, kapalı pencerenin ucunda duran buğulanmış su bardağının üstündeki parmak izlerimize dokunmaya çekinerek vedalaştık. Hayır nidalarımızı birbirimize duyuramadık. Hiçbir durağı olmayan hislerimize tutuklu kaldık.
Ömer Faruk Kuştoğan