UMRE, TESETTÜRE GİRİŞ VE KUTLU RÜYA 2
Bende bir emareler belirmeye başlamıştı. Her zaman yakın olduğum lâkin henüz cesaret edemediğim tesettüre daha bir sıcak bakmaya başlamıştım. Annemlerin gidişinin 15. günüydü. Dalgın, düşünceler içerisinde dersaneden eve döndüm. İftar ettik, namazlarımızı kıldık, ben ders çalışmak üzere odama çekildim. Yemek esnasında da pek kimseyle konuşmamıştım.
Aslında bu gece odama çekilmemin bambaşka bir sebebi vardı. 500 adet soru çözmem gerekirken, ben daha mühim şeyler düşünüyordum.
Ben kapansam nasıl olurdu? Zaten hiçbir zaman açık saçık dolaşan bir genç kız olmadım. ‘delikanlı’ olmanın verdiği etkiyle; arkadaş aralarında gençlik özentileri oluyor ama hiç aşırıya kaçmıyordum. Çok şükür ki mutaassıp bir ailede yetişmiştim. Ailemden gereken terbiye ve eğitimi almıştım. Hocalarım da her daim hanımefendi oluşum, olgun duruşumdan dolayı beni takdir ederlerdi.
Öyleyse, Allah'ın emri olan baş örtü ile şereflenmenin tam vaktiydi! Derin, güzel ve kutlu düşünceler ile dua ederek uykuya daldım.
Sabah uyandığımda ilk işim, kararlı adımlarla annemin eşarplarının olduğu odaya gitmek oldu. Siyah beyazlı ipek eşarbını ve bonesini buldum. Güzelce ütüledim; aynanın karşısına geçip, her sabah özenle tarayıp tokaladığım saçlarımı bu sefer mütevazı bir şekilde toplamıştım. Nasıl bağlanacağını pek bilmemekle birlikte, acemice bonemi başıma taktım.
Tam o sırada büyük yengem geldi ve beni bu şekilde görünce duygulanıp ağlamaya başladı. Bir süre ağlaştık ve daha sonra onun da yardımıyla eşarbımı başıma düzgünce bağladık. Aynaya baktım ve kendi kendime gülümsedim. Artık ben tesettüre girmiş bir genç hanımdım!
Dışarı çıktığımda içimi tarifi imkansız bir huzur kaplamıştı. Şimdi kendimi daha güvende, daha korunaklı hissediyordum. Sorumluluğumun büyüklüğünün de farkındaydım. Yüce Yaradan'ın (c.c) Kur'an-ı Kerim’de belirttiği örtü emrini yerine getirmiştim. “Mümin kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Baş örtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar.” {Nur Suresi/31}. Artık başımın üzerindeki örtüyü, bu ayetin verdiği düstur ile taşıyacaktım. Allah (c.c) bana, herkese nasip olmayan bir güzelliği hem de mübarek Ramazan ayında nasip etmişti elhamdülillah!
Çevremdeki insanlar, kimi çok şaşırdı, kimi çok sevindi, kimi yadırgadı, kimi çok yakıştığını, yüzüme daha bir nur geldiğini söyledi, kimi benden beklediğini belirtti. Herkes bir şey derdi lâkin en mühimi Yaradan (c.c)’ın ne diyor olduğuydu.
Evdekilere, annemler ile konuştukları vakit hiç bir şey söylememelerini, sürpriz yapacağımı tembihledim. Her gün telefonda konuşuyor ama ağzımızdan bir şey kaçırmıyorduk.
Ve Ramazan ayının son günlerini idrak ediyorduk. Mübarek ayın bitmesi beni her zaman hüzünlendirmiştir lâkin bu bitiş, vuslat ile taçlanacaktı. Annemlerin Umre'den dönüş vakti gelmişti. Beni büyük bir heyecan sarmıştı. Hem anneme kavuşmanın sevinci ve heyecanı, hem de annemin tesettüre girdiğimi öğrenince vereceği tepkinin merakı vardı.
Şu an Adnan Menderes Meydanı olan eski garaja geldik. Büyük kalabalık toplanmıştı yine. Herkes heyecan içinde gelecek misafirlerini bekliyordu. Ve otobüsün korna sesleri duyulmaya başladı. Koşarak otobüsün etrafını sardık. Gözlerim annemle abimi arıyordu. Abim en önden aşağı indi, arkasından annem! Yine bembeyazlardı, yine geceye nur saçıyorlardı. Hemen annemin boynuna atladım, hem kendi hem de Efendimiz‘in mis kokusunu çektim ciğerlerime. Bir süre hiç konuşmadan koklaştık, ağlaştık. Onları gördüğüm anda ferahlayan içimi, şimdi de ilk defa hissettiğim bambaşka bir huzur kaplamıştı. Ve hazırdım! Bendeki değişimi anneme söylemenin tam vaktiydi! “Anne baksana, ben artık kapandım!” dedim. Annem hemen yanındaki hoca hanıma dönerek: “ Ayşe hocam görüyor musun, dualarım kabul oldu!” dedi. Bu sefer daha bi coşkuyla birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Etrafta herkes bize bakıyordu. Bu halimiz dakikalarca sürdü.
Demek annem benim tesettüre girmem için Mübarek Belde'de dualar etmişti. Demek annemin dualarıydı benim içimdeki iştiyâkı uyandıran! Allah'ım inanılır gibi değildi! Lâkin inanmak gerekirdi. O (c.c) “Kün!” dediği anda olmayacak ne vardı ki! “Bir şeyi dilediği zaman, ona sadece “Ol” diye emreder ve o da hemen oluverir.” {Yâsin/82} demiyor muydu âyet-i kerime! İşte benim kapanmam da O'nun ‘Ol!’ demesiyle gerçekleşmişti.
Mutluluğumuzun, sevincimizin, tarifi imkansızdı! Anlatılamaz, kesinlikle yaşanması gerekirdi. Bizlere bu âli duyguları yaşatana binlerce şükürler olsun...
Ertesi gün başladık asıl muhabbete. Annem oraları öyle güzel anlatıyordu ki adeta yaşatıyordu bize. Sözler dönüp dolaşıp benim tesettüre girmeme geliyordu: ”Yavrum öyle içten dua ettim ki senin için, Ayşe hocama bile hep senden bahsettim. ‘Hocam, benim büyük kızım ve gelinlerim kapalı ama küçük kızım henüz değil. Çok istiyorum kapanmasını. Bütün çocuklarımı rüyamda gördüm ama onu hiç görmedim. Acaba açık olduğu için mi göremiyorum?’ dedim, hocam da: ‘Ablacım, ona buradan güzel güzel eşarplar al ve bol bol dua et. İnşallah ona da nasip olacaktır’ diyordu bana. Meğer sen, ben dualarımı ederken kapanmışsın bile. Rabbim ne kadar büyük!” dedi yine sarılıp ağlamaya başladık. Bu halimiz günlerce sürdü gitti.
Anneme, Kutsal Topraklarda kendisini en çok etkileyen şeyin ne olduğunu sorduğumda hep şunu anlatır: “Medine'deki görevlerimiz sona erdi, yola çıktık Mekke'ye gidiyoruz. Efendimiz'den ayrılıyor olmanın verdiği hüzün öyle büyüktü ki O'na daha hiç doyamamıştım. Otobüsün camından son kez Yeşil Kubbesine baktım sanki O'nu görebilecekmiş gibi! Başımı cama yasladım, için için ağlıyordum. Bir ara hafiften içim geçmiş. Dışarıda otobüsün yanında biri belirdi birden. Uzun boylu, üzerinde kahverengi uzun cübbesi, başında beyaz örtüsü olan biri... Giyiminden belli ki bu devrin insanı değildi. Yandan siyah sakalları ve parlayan burnu görünüyordu. Elinde de asası biz ilerledikçe koşar adımlar ile bizi takip ediyordu! Gözlerimi açıp dışarı baktığımda hiç kimse yoktu. Yanımdaki hoca hanıma: ‘Ayşe hocam, Efendimiz bizi geçiriyor, otobüsün yanında giden O'ydu’ dedim ve daha çok ağlamaya başladım. ‘Ümmetini nasıl da düşünüyor, bizi nasıl da kolluyor! O her zaman bizim yanımıza’ diye diye Mekke'ye vardık. O anı ömrüm boyu unutamam" der her zaman...