Attığımız her adımda bir amaca hizmet etmeye çalışıyoruz. Zahmetlerle dolu günler, haftalar ve aylara sahibiz. Gaile ruhumuzu sararken bu gelecek için şimdiki çabalarımızda, bizler hâlâ vasat, hâlâ kaygı dolu aptallar olarak mutluluğa sığınırız. Kaybedeceğimiz çok şey var bu diyarda, ki ait olmadığımız vedâhilî olamayacağımız bir yol üzerinde seyrediyoruz. Seyretmek diyoruz buna; izlemek zannediyorlar. Seyretmek yaşamaktır, yaşam içinde seyir hâlinde olmaya denir. Biz bunu çok çabuk unutuyoruz. O, şu ya da bundan dinliyoruz kimliğimizi. İsim, huy, kültürel ve etnik köken bakımından varoluşçu bir gayret gösteriyoruz. Bilim kısıtlı, bilim nicel verileri aşmıyor. Bilim insanı duymuyor, hasta ruhu hissetmiyor. Bilim kendisinin bile insandan doğan bir yetersizlik içinde olduğundan habersizdir. İnsanı insandan dinlemesi gerekir onların, insanı ürettiği sistemler tanımlamaya yetmez. Haddi aşar bilim, insandandır bu hadsizliği. Küstahlaşır gitgide, makine zanneder ruhları. Çarka dahil eder toplumları, sizleri üretir... Kabul etmelisiniz, çok büyük bir kural hatası yapıyorlar. Doğruyu yanlıştan ayırt etmelisiniz. Yaşamı hissetmek için ölümü tadabilmeniz gerekir. Kural hatasını anlayan var mı onlardan?