VE BİR AŞKIN SONU..
Birde Aşkın bu ruh halinin içindeki parazitler vardır.
Ben bunlara biten ilişkilerin ardından çevreden sesler korosu diyorum.
'Biri gider biri geli' sözüdür tek bildikleri cümle. Papağan gibi hep tekrarlayıp dururlar.
Birazda onlara değinelim.
Teselli cümleleri ne kadar da uzak aşkın edebinden. Ne kadar da yanlış biliyorlar o kutsal duyguyu. Aşk'ı. Ne kadar da boşalmış kalpleri.
Merak ediyorum acaba şairler onlar gibi düşünseydi nasıl savuracaklardı sosyal medyadan şiirleri, Şarkılar olmasaydı ne eşlik edecekti eğlencelerine yada efkarlarına, dizilerde aşk olmasaydı neyi izleyeceklerdi öyle soluksuz.
İnsanlar yakında birbirine şu soruyu soracak diye korkuyorum. Ne sıklıkta aşık oluyorsun..?
Sahi biz çocukken Leyla ile Mecnun vardı dimi. Kavuşamasalarda vazgeçmeyen aşıklar. Türk filmlerinde sevdasından verem olanları izlerdik. Şimdi dizilerde matematik problemi gibi koydular önümüze aşkı, sevgiyi. Aşk üçgenlerini çözmeye çalışıyoruz. Sevgileri de kıyafetler gibi eskittiler zamanla. Her yıl bir aşk. Bir elbiseyle eşdeğer artık sevgiler.
Aşk sanırım bir süre sonra sadece şiirlerde kalacak. Sanırım böyle giderse sadece şarkılar haykıracak aşk'ı. Sadece dizilerden filmlerden izleyeceğiz. Yıllanmış aşkları. Yada sanırım acak ecekler geldi çoktan. Yor'ardayız.
Yor'duk
Yor'ulduk ve aşk can çekişi'yor..
Hep çok'lar yüzünden kaybettik.
Herşeyin çoğu vardı bizde. Çok sevgi, çok ilgi....
Ve sonra azaldık.
Güvenimiz azaldı, aşka inancımız azaldı, biz azaldık..
Önce büyümek istedik. Sonra bütün acıları gömüp çocukluğumuza dönmek.
Çünkü; büyümek hiçte güzel bir şey değildir aslında. Büyüdükçe küçülür yüreğin, azalır gülümsemelerin. Boyun uzadıkça kısalır hayat. Büyüdükçe küçülür insanlar. Kiminin hayalleri çalınır, kimi hayal çalar. Azalırsın büyüdükçe. İyi de kötü de azalır.
Azalırsın, hergün azalırsın. Eksilirsin.
Aşkı bilmeyen bedenler çoğaldı çoğlalı aşkın anlamı azaldı ne yazıkki.
Bir umuttu aşk. Umutları söküp atanlar coğaldıkça azaldı yüreklerde. Şimdi bir kırıntı. Kitaplarda, filmlerde aradığımız.
Güvenmeyi güvenle tuttuğumuz ellerde bıraktık ve tutmaya korkar olduk başka elleri. Birgün o da bırakır diye.
Gözyaşlarımızla birlikte aktı hislerimiz. Hissedemez olduk. Sadece bakıp geçiyoruz artık hislerimizi isteyenlere.
Öyle hissizim ki bu aralar. Ne sevesim nede sevmeye hevesim var.
Yarım kalmış bir şiirim. Kafiyesiz. Karışık. Rasgele yazılıp bir kenara atılmış. Her geçen bir kelime ekliyor. ve her eklenen kelimede anlam kaybediyor benliğim. Yıllar geçiyor. Ve ben hala yarım, hala eksiğim..
Bulmaca gibidir hayat. Her insanda farklı bir kelime çözersin. Mesela yalanı en çok inandıkların öğretir. Gerçeği ise inandıkların yüzünden kaçtıkların. Ve umudu herşeye rağmen elini bırakmayanlar. Sen çocukken böyle hayal etmemiştin biliyorum. Dünyan masumdu. Ama hayat böyle. Büyümek insana hiçbirşeyin küçük bir çocuğun dünyasındaki gibi olmadığını öğretir.
Sevebilmeliydik, korkmadan.. Sorgulamadan. Ama biz değiştik....
Hayat derslerden ibarettir bazen. Ve en büyük ders de bir daha eskisi gibi olmamaktır. Bakarsın aynaya; aynı sensin, Gözlerin, bakışların, kaşın, gözün, saçın bedenen sensin. Ama hislerin... İşte onlar aynı olamaz bir daha. Bir defa yanıldınmı kaybedersin. Ruhen bir başkası vardır artık aynada görünmeyen. İç sesinin dublörü değişiktir. Her zaman seni bir şeylerin gerçek olduğuna inandıran o ses artık herşeyin yalan olduğunu fısıldar ruhuna.
Mesafeler, ayrılıklar, korkular... En kötüsü de ruhuna her dokunan değişen iç sesini haklı kılar. Uzaklaşırsın. Kendinden bile. Bazıları farkındadır bu değişimin canı yana yana uzaklaşır duygularından. Bazıları farkında bile olmaz yitirdiklerinin.
Masalları değil sadece masumiyetimizi de çocuklukta bıraktık. Peki bu kadar acımasızca büyümek zorunda mıydık? Meçhul bir soru. Dürüst kalan yanlarımıza yöneltmemiz gereken.
Herkes yorgun herşeyden. Hayat mı yoran yoksa insanlar mı hayatı zora sokan.? Diye soracak olursak aslında bir önceki sorunun da cevabını bulmuş oluruz. Evet bu kadar acımasızca büyümek zorunda değildik. Hayatı bu kadar zora sokmak zorunda değildik.
Aşk kirlenmemeliydi dillerde. Duygular değişmemeli, ruhumuz hergün can çekişmemeliydi korkuların arasında.
Biz güzel çocuklardık bu kadar çirkin büyümemeliydik. Sevmeliydik sonuna kadar. Sevebilmeliydik, korkmadan.. Sorgulamadan. Kendimizi, kalbimizdekini, kuşları, kedileri, çiçekleri, kitapları. Hayata dair ne kadar güzel şey varsa sevilmesi gereken sevmeliydik yorulmadan....