Ve bir cam buğusu süslenir adınla, buğu azaldıkça nefesim arttırır sırf adın için. Sırf adın için var buğular, kumsallar, kağıtlar. Velev ki sen daha güzelsin buğulardan, kumsallardan, kağıtlardan. Ve ben daha yorgunum ninemden, evimden ve güneşten.
Sonra güneş açtı işte ısındı tüm camlar yok oldu buğular ve adlar. Yetmedi nefesim bir camı buğulandırmaya. O terkedilmişlik duygusu sindi tüm organlarıma sanki ciğerimin biri ötekini terk etmiş gitmiş gibi. Beni zaten kedim de terk etmişti, gitse daha çok üzülürdüm belki o da gidemediği için öldü. Üzerinden yıllar geçti hala çok özlerim kedimi çok üzülürüm aklıma geldikçe, kimse bilmez. Kimse bilmez terk edilmişlik duygusunun bunca ağırını. Benim bir elim diğerini terk etmiş gibi. Parmaklarımın her biri bambaşka biri. Her birinin bir öyküsü var birbirinden başka. Yanyana ama çok uzaktalar mesela. Ben çok uzakta ama yanyana olmayı tercih ederdim seninle. Buğuları süslediğim adının yanına kendiminkini de eklemek isterdim cesurca, cesurca tutmak isterdim ellerini avuçlarının kokusunu bilmek isterdim. Bilemedim. Çünkü beni kedim bile terk etti sen neden etmeyesin ki.