Mısrâlara haber salın!
Aşkın dili muhabbettir,
Muhabbet ehli bir güzeldir.
Güzele haber salın, gelsin!
Şu içime bir gün versin.
Günler seni sorarsa ey içim!
Ben nasıl cevap vereyim...
Bu denli hiçim.
Hiçler bülbülü yazmışlar.
Kırk şarkısı dile getirmiş mısrâlar.
Durulmuş halin muhabbetse.
Gözlerini bana vermelisin.
Durulmuş halin bir deliyse,
Aklını bana vermişsin.
Aklın mübtelâ olmuşsa ismiyle,
Sen yanan bir ateşsin.
Köz gibi yanıyorsa kalbin,
Dilden dile geçer bu hâlin.
Halden hale çevirmek kimin işidir?
Mağlûp oldun bir kere O'nun işidir.
Sen yanmayı ateş mi sandın?
Kalp hicrânına derdini açtın.
Yanmak...
Kavuran güneşin ortasında,çöl sahrasında donmak mıydı?
Donmak...
Buz kesen benizlere inat, içinden çıkamayacağın bir ateşe müptela olmak mıydı?
Hangisi ey kalbim!
Hangisi senin halinde bir nefer?
Neferlere haber salın,
Gelsin artık bu sefer.
Seferler mağlup oldu seyyahlara,
Seyyahım açmaz bu sefer güneşin ortasında.
Mürekkebini kurutur katipler,
Katipler anlamaz bu sefer.
Derdim benim derdimdir.
Derdimin yükü bende değildir.
Şimdi ben ne yerdeyim ne gökte,
Benim hâlim topraktan bir ettir...