Merhum Ali Derviş Ağa'nın çok sevdiği atlarından beşi tüm aramalara rağmen bir türlü bulunamadı. Atları çalanların, Eleni hanımın arkadaşlarından biri olduğu tüm kasaba tarafından ağız birliği edilmişçesine biliniyordu. Atları çalanlar Iasonas, Achilleas ve Phaedra başkası değildi. Çiftlikte bulunan silahlar da atlarla birlikte çalınmış olması tüm şüpheleri Eleni hanımın üzerine çekmeye yetmişti.
Eleni hanım kısa bir süre önce ölen eşini unuttu mu bilinmez ama baharın ilk günlerinde sanki içine büyük neşe dolmuşçasına kasabanın çok dışında bir köyde evlenmeden evvel aldığı küçük evinde yaşamını sürdürüyordu.
Kederli günlerinde yanında olan ve yakın arkadaş olarak gördüğü kişiler Nefeli,Calliope olduğu kesindi. Onları çocukluk günlerinden beri tanıyordu.
Nefeli Kıbrıslı bir tüm aileden geliyordu ve Osmanlı Devleti’ni en büyük düşman olarak görüyordu. Bazen de biraz da canı sıkkın olduğu günlerde Büyük dedesinin yazdığı
"Orta Çağda Kıbrıs'ın Kadınları" adlı kitabı okuyor ve Nefeli ise bu tuhaf duruma bir anlam veremiyordu. Callipe, zamanı unuturcasına Eleni ve Nefeli'nin dikkatli bakışları arasında sözlerine başladı:
“Kıbrıs Kraliçesi Şampanyalı Alice, 1193-1246. Papaların kabusu olarak anılan, Kıbrıs’a gotik mimariyi getiren kraliçe. Kıbrıs Kraliçesi Antakyalı Plaisance, 1235-1261. Plaisance, güzelliği, zekâsı ve zarafetiyle ün yapmış, sarayını adanın kültür, sanat ve edebiyat merkezi haline getirmiş bir kraliçedir. Gücünü ve otoritesine korumak için mümkün olan her şekilde mücadele etmiştir.
Kıbrıs Kraliçesi Aragonlu Eleanor, 1333-1417. Eleanor acımasız, entrikacı ve intikamcı olarak anılan bir kraliçedir. Katledilen kocası Kral IV. Peter’in ardından kralın erkek kardeşlerinin öldürülmesinden aynı zamanda hamile metresinin karnındaki çocuğu düşürmesi için Girne Kalesi’ne kapatılıp işkence görmesinden sorumlu tutulmaktadır. Kıbrıs’ı istikrarsız bir döneme sürükleyen Eleanor, Cenevizlilerle iş birliği yaparak 1373’te Kıbrıs’ın Ceneviz Cumhuriyeti tarafından fethedilmesine neden olur.
Kıbrıs Kraliçesi Brunswick-Grubenhagenli Helvis,1353-1421. Kraliçe Eleanor’un rahat saltanat sürmesinin önündeki tek engel Helvis’in kocası James kalmıştır. James’i ortadan kaldırmak için Eleanor, Cenevizlerden askeri yardım talep eder. 1374 yılında Helvis ile James Rodos Adası’nda esir düşer, Cenova’da La Mal Paga (Kötü Ödeme) hapishanesinde hapsedilir. Ceneviz esaretindeyken Helvis, çoğu Cenova’da doğdukları düşünülen ve aralarında Kıbrıs Kralı Janus, Napoli Kraliçesi Marie ve Prenses Agnes’in de olduğu on iki çocuk doğurur. Helvis yaptığı el işlerini satarak eşine ve çocuklarına bakar. Daha sonra, Lefkoşa’daki St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kralı ve Kraliçesi olarak taç giyerler. ‘Sadık Eş’tablosunda Helvis ve James, Ceneviz’deki La Mal Pagahapishanesinde sevgi dolu bir kucaklaşmada tasvir edilmiştir.
Kıbrıs Prensesi, Savoy Düşesi Anna, 1418-1462. Kıbrıs Prensesi Anna, Savoy Düşesi olunca halası Agnes ve 300 Kıbrıslı müzisyen, aşçı ve soylu ile Avrupa’ya gider. Anna, Rönesans sanatı ve kültürünün hamisi ve duyarlı bir devlet yöneticisiydi. 19 çocuk doğurur. Anna’nın soyu, Avrupa kraliyet ailelerinin birçoğuna yayılır ve nesiller boyu devam eder. Bunlar arasında İskoçya Kraliçesi Mary, I. François, Fransa Kralı XIV.Louis ve muhtemelen PrensesDiana ile William Churchill de bulunmaktadır. Avrupa’nın anası olarak bilinir. ‘Kutsal Aile’ tablosu Anna’nın Katolik inancını sergiler. Halası Agnes ve on dokuz çocuğundan ikisi, geleceğin Kıbrıs Kralı Louis of Geneva ile Fransa Kraliçesi Charlotte, Kutsal Aile kompozisyonunu tamamlar. Agnes’inelinde çağın Lüzinyanları için bilgiyi temsil eden kitap vardır.
Kıbrıs Kraliçesi Caterina Cornaro, 1454-1510. Venedik’in kızı Caterina 1474-1489 yılları arasında adayı son hükümdar olarak yönetir. Kıbrıs’a olan büyük sevgisiyle hatırlanır. Adanın kültürünü benimsemiş, Avrupa ve Yakın Doğu arasında bağlar kurmuştur. Caterina Cornaro, saraylarını sanatsal ve kültürel yeniliklere açan gerçek bir rönesans kraliçesidir. Venedik ve Kıbrıs kıyılarından çok öteye uzanan unutulmaz bir kültürel miras bırakmıştır. Kıbrıs’ın ünlü kraliçesi edebiyat dünyasını hala etkilemektedir.
Arnalda de Rochas, ?-1570. 1570 yılında Lefkoşa Osmanlılar tarafından kuşatılmıştır. 45 günden sonra Lefkoşa düşer. Lefkoşa zenginliğiyle şöhret yapmış ve İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı ordularına ikinci en büyük ganimeti kazandırmıştır. Arnalda, ele geçirilen ganimet ve esir alınan diğer gençleri ile birlikte İstanbul’a götürülmek üzere bir kalyona yerleştirir. Rivayete göre, 3 Ekim 1570'te geminin cephaneliğini Mağusa Bahçesi'nin dışında havaya uçurur. İnfilak şehri ve ötesini sarsar. Altın bir kafeste olmak yerine ölümü seçmiştir. Semra’nın “Arnalda Yükselirken” adlı eseri, cennete yükselen kahramanı, saflığı temsil eden beyaz bir elbise içinde tasvir etmiştir.
Callipe, sözlerini tamamlarken
-Ben de bunlar gibi kraliçe olsam ne güzel olurdu...
Nefeli söze girdi:
-İçimizde en güzel kadının Eleni olduğunu unutuyorsun. Biri kraliçe olacaksa bu mutlaka Eleni olmalıdır.
Eleni hanım ise sanki burada değilmiş gibi uzaklara daldı artık çok az konuşuyordu. Son günlerde Eleni hanım bir tuhaf hal almıştı ve bu durum Nefeli'nin dikkatinden kalmamıştı.
Eleni hanıma Ali Derviş Ağa ile evliyken Tırhala’ya gittikleri bir öğle vakti, çarşının başındaki falcı kadının sanki onu bekliyormuşçasına söylediği ve aklından hiç çıkmayan o sözler gelmişti belki de aklına.
-Güzelliğin başına bela olacak
-Güzelliğin başına bela olacak
Unutma bunu kızım unutma var git yoluna kızım
Ali Derviş Ağa'da yanlarındaydı ve onunla ilgili sadece şunu söylemişti
- Ölümün yüzü soğuktur dediği anda minarelerden gür sala seni yükseldi...