Köprünün tamiratı uzayınca kasabanın ileri gelenleri başta olmak üzere hemen herkes kendi aralarında para toplayarak köprünün tamirine giriştiler. Köprü için gerekli malzemeler kasabada yeterli olmadığı için diğer yoldan bin bir emekle getirilirken, bu kez de köprüyü aslına uygun olarak yapacak usta sıkıntısı doğdu. Bunun için Tırhala’ya tez haber gönderildi ki oradaki ustaların inşa ettiği yapılar sağlamlık ve estetik özellikleriyle dilden dile konuşulurdu. Köprüyü tamir edilmesi için çağrılan ustalar yola çıkadursun ,Devleti Aliye'den kasabaya haber ulaştığı bilgisi öğrenmemiz tüm kasabada bir heyecana yol açtı. Padişah fermanında Köprü için ödenek çıkarıldığı bilgisi ile bir de bu köprünün yapımı için mimarbaşının çizdiği anlaşılan bir köprü tasarısı bulunuyordu. Bu fermanın açıklaması köprünün tamirinin beklenenden daha çok uzayacağı idi.
Tırhala’dan gelecek ustaların katır sırtındaki uzun ve bir o kadar da tehlikeli yolculuğu başlayalı henüz bir gün olmuştu. Yol boyunca barbar rumların eşkıyalık faaliyetlerine karşı gerekli tedbirler alınmış ve on kişilik silahlı bir muhafızın ustalara eşlik ediyor olması, ustaların sağ salim Tripoliçe'ye ulaşacakları anlamına geliyordu. Sessizlik içinde iki gün geçiren kasabalı üçüncü günün sabahına kulakları sağır edercesine büyük bir top gürültüsüyle uyandı. Tripoliçe kalesinden uzakları gören zeytin ağaçlarıyla dolu tepelerde rumların kaleye doğru hafif toplarla ateş ettikleri anlaşılıyordu. Kale kumandanı herkes uykudayken gelen istihbaratı değerlendirerek bir plan yapmış ve sabah saatlerinde bunu tatbike konulmuştu. Tepelerden yükselen kesif kara dumanlar, bir bulutu andırıyor ve gitgide büyüyüp korkunç bir görüntü içinde kasabaya doğru yaklaşıyordu.