Ey Gül, ey Gonca-i Nûr, meftun yaprak, hâr sana.
Sensin gönüller Mâhı, bu yaz, bu bahar Sana
Mûcize saltanatın taşları ayna yapar
Her ırmak ve her deniz, her leyl-ü nehar Sana
Senin Zâti Akdesin âlemlere rahmettir
Cibrîl vefalı yoldaş, Yüce Allah Yâr Sana
Bu nice iştiyaktır, ey en güzel Sevgili
Asırlardır koşuyor, genç ve ihtiyar Sana
Nazarın kalbe şifâ, sözün hikmet incisi
Hangi dertli kavuşsa, olur bahtiyar sana
Misk kervanı kapında karar kılmıştır Senin
Nebîlerin diliyle, hep övgüler var Sana
Ay, güneş, zühre, ülker, nûruna pervanedir.
Âlemde olmak ister, âşıklar civar Sana
Senin yolun hep açık, gidişin Allah'adır
Dağlar ateş kesilse olamaz duvar Sana
Güzelliğin âlemde misli bulunmaz inci
Ey Gül, hasret çekmede Cennet, o bulvar Sana
Dedin ki Şükreden kul olmak istemem mi ben
Rabbin ihsan buyurdu Hurma, üzüm, nar Sana
Her mûcizen parmakla gösterilmede Senin,
Çağlatmak öyle kolay, çöllerde pınar Sana
Hicranın bir kütüğü dertle bîkarar etti
Hep özlem duymadadır, selvi ve çınar Sana
Cennetin çiçekleri Senin kokunu taşır
Benzemeye çalışır, beyazlıkta kar Sana
Güneş güzel yüzünden parlaklık aldı ey Gül,
Acep hayran olmadan, hangi göz bakar Sana
Aşkının esiridir, ne çöl, ne de dağ tanır
Bu sevdalı gönüller, su gibi akar Sana!
Varlık bahçesi Senin nurundan yaratıldı,
Hep medyun, hep minnettar, her can, her nigâr Sana
Tebessümün ayların zührenin sevincidir
Nice hasret çekmede, bu bülbül-i zâr Sana
Güllerin efendisi olmak kolay değildir,
Gıpta etmede ey Gül, binlerce gül-zâr Sana
Yusuf, Senin dalında çiy tanesidir sanki
Dîvâne kesilir göz etse, bir nazar Sana
Fazlının eteğine akıllar erişemez
Eli kalem tutanlar övgüler yazar Sana
Hâk-i pâyine sürsem bir kerecik yüzümü
Bende olan sermaye; hasret, intizâr Sana