'Uçsuz bucaksız bir yalnızlığın orta yerinde yapayalnız kalmış bir umutsuzluk gibi hissediyordum kendimi. Bırakın yaşanmışlıklarımı, yaşanamamışlıklarımı bile kimseyle paylaşamıyordum. 'İntihar kokulu acı bir ölümün, en yoğun bakımından bakmak istiyordum hayata, geride kalanlara ve zamana. "'Lütfen acele edin, acil müdahale etmemiz gerekiyor" diyen bir doktorun, "biz elimizden geleni yaptık ama", diye başlayan en umutsuz sözlerini nakledin bana ve kalbime. "'Birileri çıkıp bir şeyler söylesin" diyen birileri olmalıydı. kalırken olmadı, ama en azından giderken, "birileri çıkıp bir şeyler söylesin" diyen birileri olmalıydı. 'Herkes biraz yarımdır kendine, herkes biraz içindeki o yarımın kalmışlığı. 'Suçlusunun hep hayat olduğu, "Onu neden öldürdün?" sorusununda hep zaman olduğu, otopsisi yapılması mümkün olmayan bir acının en derin hali gibi hissediyordum kendimi. 'Dudağımdaki bir yarayı kanattım bu gün. giderken bir şeylerin acısına daha çabuk alışabilmek için, 'Dudağımdaki bir yarayı kanattım. Bazı yaraların neden iyileşmediğini anladığım zaman, bu işte bir terslik olduğunu fark etmiştim. Ya bir kabuk, hep farklı bir yerinden bağlanmaya çalışıyordu bir yaraya, ya da bir yara, hep farklı bir yerinden kanamaya başlıyordu. 'Oysa, Kriminal sonuçlarında hep hayat izi çıkmış, acı bir ayrılıktı her hoşça kal...
//Mehmet Bakır.