Yalnızlık diye fısıldadı şair. Herşey yalnızlıkla başlamış onun hayatında. Benimde pek bir farkım yoktu. Sadece şair sıfatını taşımamakla hükümlüydüm ben. Yalnızdım yine o gece. Kimsesiz, herşeyden uzak, sıkıntı içerisindeydim. Yine o kadını düşünüyordum. Geçen gece rüyama gelen kadını. O kadar büyük bir aşk içerisindeydim ki, kim olduğunu bilsem sıkıca sarılmak için koşardım yalnızlığımdan dışarıya. Esir alındığım yalnızlığımdan. Tek başıma bıraktığı bu cehennemde elime sadece bir kalem bırakmıştı yalnızlık ve yaz demişti bana. Duvarları kanatırcasına yazmıştım. Hiçkimsenin okuyamacağı beni biraz sevindirmişti aslında. Çünkü o kadar anlamsız yazıyordum ki tıpkı yaşadığım bu hayat gibi. Anlamsız. Tatsız. Kimsesiz. Erken bulmuştum yalnızlığın evini. Kırık bir merdiven çıktım önce. Kilidi kırılmış bir odadan geçtim. Benden önce biri uğramış ve kaçarken kırmıştı o odanın kapısını. Arkasına bakmadan kaçmıştı belli ki. Bir kaç merdiven daha çıkmıştım hiç farkına varmadan. Bilmeden. Oysa çıkmasaydım o merdivenlerden. Daha kolay kurtulabilirdim bu yalnız insanların bulunduğu güzel sokaktan. Duvarı tırnaklarla kazınmış bir çatı katına ulaştım. Çok havasızdı belli. Daha odanın kapısındayken bile buram buram yalnızlık kokusu gelmişti. O an anlamasam bile sonrasında o kokunun kendisi olunca, farkına vardım. Yalnızlık diyorlar bu sokakta bana, yalnızlığın kendisi olmuşum hiç farkına varmadan. Yalnızlığın büyük bir lütuf olduğunu anlamamı çabalıyorlar. İnsanları güzeller fakat ben bu kişiliği taşımak istemiyorum. Bünyeme uygun değil. Yalnızlığı kötülemiyorum. Yalnızlık güzeldir ve sakın olaki yalnız insanlar sokağına gelme durumunuz olursa, o insanlardan kopmayın. En değerli insanlar olduğunu bilin ve bunun farkına en kısa zamanda varın. Bir dahaki sokakta görüşmek dileğiyle.
Arjin Kıran