Onların fırtınaya dönüşmüş rüzgarlarıyla
sinsileşen yüzü aklıma dokunacak
Ve çalgıcılar ve ayışığıyla bakıp çekip giden
sihirbaz ordusu
İçimde dolaşan uğultunu duyar tepelerden
gizlice uykunun eşiğine vurulmuş
yabancı denizlerde
Ağaçların kurumuş yaprak uçları
dalarken göğümün serin sularına
Uzaklarda kökler büyülü bir sesle uyanır
ve bedenim bir minareye doğar
bağırır bana ait olan.
Yalnızlık denen muazzam gerçek
Kendi iltimaslarıyla canlanır, yeni bir kavganın
iç kölesi olan bir mahsen haber bekler, benim
ellerine yabancı olduğum gökyüzü perisinden.
Sevecen yüreğin sorgulayarak çıkıyor burçlara
Yüzünün gölgesi uysal bir güneş bayrağı
Kalemde
Bir adam gelir çelenk bırakır karşına, şaşkınım
Çılgın bir büyücüye, Aşk yoksulluklarından
Bir devrim bile yapılabilir bu saatlerde
Ve sonra
İlerdeki güzel düşlere uzatır dallarını
Sürülmüş bir tapınakçı gibi yeri, sesi, nefesi olmayan cesetini bırakır toprağa
Gelen fırtınayla cesaretlenen şehir
Geriye dağınık bir sokak bırakır ve kimsenin
Anlamlandıramadığı bir duman
Yunus ÖZTEKİN