Amaç anlamak,öğrenmek,empati kurup karşıdakini hissetmek değildir çoğu zaman. Sadece hazır,pratik çözümler bulmaktır.
Evren değişiyor,tarih değişiyor,bilim her gün değişiyor. Bildiğimiz her doğru bir gün mutlaka değişiyor. Ancak kalıp yargılarımız bir türlü değişmiyor. Daha doğrusunu,daha güzelini aramak yerine hep,her sorun karşısında "doğrularımız " adlı klasörden o duruma uygun çözümü bulup yapıştırıyoruz. Daha sonra sorunu hallettiğimizi kapattığımızı düşünerek gönül rahatlığıyla,rutin bilgilerimizle,rutin hayatımızı devam ettiriyoruz. Fakat o yama bir yerden sonra,birilerinin canını acıtıyor. Sorunlarına hazır çözümlerinizi diktiğiniz insanlara,o iğneler batıyor ve artık dayanılmaz bir hâl almaya başlıyor. Daha gerçekçi çözümler istendiğindeyse şiddetin her türlüsü uygulanıyor.
Örneğin; yıllarca üzerinden hayaller kurduğunuz,o hayallere hayatını empoze ettiğiniz,tek bir gün bile "acaba onu mutlu eden şey ne" diye sorma gereği duymadığınız evladıniz,bir gün artık size isyan etmeye başladığında "noldu bu çocuğa böyle " demenin hiç bir anlamı yok. O çocuğa olan yıllar önce oldu. O çocuğun kesinlikle değişmek,onu anlamak istemeyen anne babası oldu. O çocuk koşulsuz sevginin nasıl bir şey olduğunu asla hissetmedi. Ve o çocuk bir gün yaşadığı hayatın aslında kendisine ait olmadığını fark etti. Ve o çocuk bir gün isyan etti. Yamalı çözümler o çocuğa çare olamaz artık. Değişim lazım,doğrunun daha doğrusu lâzım,koşulsuz sevgi güven lâzım, "nerede yanlış yaptık " yerine " nasıl düzeltebiliriz " lâzım. Ama yok,siz asla suçlu değilsinizdir. Eğer siz onu dünyaya getirme,büyütme zahmetine katlandıysanız,o da bir zahmet sizin istediğiniz hayatı yaşasın. Ha bunun bir de " onun okuduğu kitaplar onu yoldan çıkarıyor " boyutu var ki, bu en fenası....