İçim susarak bağırıyor. Oysa ki arap saçına dönmüş duygularımın amacı ise kötülük değildi. Hislerim gerçek benim ya. Vallahi gerçek. Ben yalan olsam da. Kötü bir düşüncem yok. Hissettiklerim güzel ama çok acı veriyor. Böyle hissetme diyemiyorum kendime çünkü bu elimde olan bir şey değil. Gün geçtikçe dehşete kapılıyorum. Çünkü körü körüne bağlanıyorum. Neden yanlış yoldaysam yanlış yola girmeme izin verdim? Bu da tamamen hislerle alakalı bir durum. Duygusal boşluk insanı yıkıyor be! Yanlış yöne gidiyorsun ama gittiğin yol öyle güzel ki büyüsüne kapılıyorsun, salıyorsun kendini, artık ne olursa olsun diyorsun. İyi de nereye kadar? Belki de doğru hisleri yanlış yolda hissetmek sonumu hazırlıyor olabilir. Şu durumda her şey yolunda diyemem çünkü benim doğru bir yolum yok. Bana ait olmayan yollarda yürüyorum ve bu yol kime aitse onu deli gibi kıskanıyorum. Kırık dökük umut kırıntılarım da yanlış yönde gitmemi destekliyor. Oysa ki ben bir daha asla 20 yaşımda olamayacağım. Öyle bir umutsuz vakayım. Benim bir şeyler düzelene kadar uyanmamam lazım. Hak etmediğim ve bana ait olmayan bir mutluluk yaşıyorum. Boşluklarım doluyor. Ağrı kesici gibi. Etkisi geçici ama ağrıyı kestiği zamanların verdiği rahatlık ve huzur hiçbir yerde yok. Huzur mu arıyorum? Huzur sende ama sen bende değilsin, sadece bende olduğunu sanıyorsun. Sen beni severken gözlerinin derinine biraz daha bakmak istiyorum avunmak için ileride.
Ne güzeldin sen oysa ki. Ne kadar duruydun. tertemizdin sen. Lekesiz. Her ne olursa olsun, her ne yaşarsan yaşa ama kimsenin seni lekelemesine izin verme, buna ben de dahilim.