İyilik Adımları
İşten gelip biraz soluklanmanın ardından pratik bir şekilde yemeğini hazırlamıştı Barış.Bugünün menüsünde dünden kalan pilavın yanına biraz schnitzel ve içecek olarak fanta vardı.Telefonu çaldı.Bürosunda çalıştığı yetmiyor gibi evde de işine devam ediyordu.Yine birileri eşi tarafından aldatılıp çocuğunun velayetini almak için kanıtlar arıyor , bulduğu kanıtları hakime sunmak adına avukatı Barış'a danışıyordu.Bu boşanmaların ardından olanlar çocuklara oluyor ziyan olanlar hep çocuklar oluyordu.
Son davası Barış'ı hayli yormuştu.Karşı taraf sunduğu kanıtlara hep bir kulp buluyordu.Üstelik müvekkili Berna Hanıma da iftiralar atıyordu.Yemeğinden lokmalar alırken kanunları inceliyor maddeleri çiziyor ve işe yarar bir şey bulduğunda endişeli olan Berna Hanıma kısa bir bilgi geçiyordu.Öyle dalmış olacak ki yudum almaya çalıştığı fantasını ağzına denk getiremedi.Kendini yadırgarcasına cıkcıkladı sonunda kaldırdı kafasını.Gözlerini kısarak pencereden dışarıya baktı.Gözü saksılardaki çiçeklere takıldı.Bu çiçekler daha dün yeşil yeşil , canlı canlılardı.Hadi Barış yorgundu onlara noluyordu ki? Zaten çiçek bakmayı hiç beceremiyordu.Solan yaprakları temizledikten sonra biraz sevdi onları.Niye hastalandınız ki ? Daha dün neşe saçıyordunuz müvekkilimin panik atağı mı bunalttı yoksa sizi ? Beni de.
Telefonu çalıyordu.Bu kez arayan bir sosyal sorumluluk projesi üyeleriydi."Sonunda" dedi Barış açtı telefonu. Çocuklarüşümesin adlı bir gruba ulaşmıştı.Sedat için bir şeyler yapmaya uğraşıyordu.Bıraktı dosyaları "hemen" dedi "hemen geliyorum."
Bu kez heyecandan vakit kaybetmek istemedi arabasını aldı ve bir ay önce Sedat'ı gördüğü yere geldi.Gönüllü grupla tanışma faslının ardından Sedat'ı beklemeye başladılar.Ne zaman geleceği belli değildi ama muhakkak ki buralarda oturuyordu.Gönüllü abla ve abileri onun için tekerlekli sandalye getirmişti.Çok ince ruhlulardı , onların çocukları sevdiği her halinden belliydi.Öyle olacak ki palyaço kılığında ablalar bile gelmişti Sedat için.Derken ara bir sokakta gördüler onu.Ellerinde balonlar ve müziklerle önde Barış abisi, arkada gönüllü ekip koşa koşa gittiler.Aman Yarabbim nasıl da şaşkındı.Ürkmüştü.Koştu Barış selam verdi elinde balonlarla.Palyaçolar etrafında oyun ediyorlardı.Bunun kendisine yapılan bir sürpriz olduğunu farkına vardı fakat anlamlandıramadı.Etrafında ablalar abiler nasıl güzeldi her şey.Ona özel ve mükemmeldi.İyi de bunu niçin yapıyorlardı.O sırada kağıt toplayarak almaya çalıştığı akülü sandalyesini getirdiler ona.Gözlerini yerinden çıkacak gibi kocaman açtı.Nasıl mutluydu kalbi yerinden çıkacak gibi oldu.Bu Barış'ın işiydi.Barış abisine sıkıca sarıldı.Çok duygulanmıştı.Hep birlikte fotoğraflar çekildiler
#çocuklarüşümesin grubu bunu sosyal medya hesaplarında paylaştı Sedat'ın sevincine beğeniler yağıyordu.O sayfada Barış'ın daha önce çektiği siyah beyaz fotoğraflar da vardı.İşe yaramış hissediyordu ve yorgunluğunu unutmuştu.Ailesine teslim ettiler Sedat'ı.Barış herkese çokca teşekkür ederek vedalaştı onlarla.
Arabasına atladı bir süre sonra yağmur başladı.Slow bir müzik iyi gider diye düşündü.Arabasında ilerlerken fırsat buldukça insanları izliyordu.Durdurdu arabayı yürüyerek sahile geçti her zamanki gibi.Banklar tabiki boştu bu yağmurda.Ağaçların yaprakları sallanıyordu.Artık akşam oluyordu insanlar koşturuyordu , ışıklar loştu.İnsanlar başları önde gidiyorlardı.Buna kimse kafasını yormaz ama Barış'ın kafasına takılıyordu bu.İnsanlar içlerini yağmur tanelerine bırakıp akıtmak istemiyor muydu hiç? Sedat ne güzel ağlamıştı bugün , sevinçten.Ne de güzel ağlatmıştı Barış'ı.Herkes her an ağlayamıyordu madem gökyüzünün yaşlarına da mı saklanıp dökemiyordu içini.Arkasında kalabalığın içinde başına gazete tutuşturup koşturuyordu şık giyimli bir adam. "Yağmurdan bile kaçacak kadar nereye yetişiyorsun be adam? " Diye sordu kısık sesiyle.Yağmur yağarken suçlarını kabul eder gibi yüzünü yere eğiyordu insanlar.Ah ne suçu diye sormanın manâsı yok! Ne kadar suçluydu herkes ona göre.
Küçükken , her şeyin çok güzel olduğu kadar küçükken bayramları ailesiyle birlikte Çanakkale'de ki teyzesinin yanına giderse eğer biraz kalırdı orda.Abisiyle birlikte yağmurdan sonra çocuk parkına koşturur Ayazma Şelalesi ve boğazın oluşturduğu gökkuşağına bakardı hayran hayran.Gökkuşağına farklı bakmaya başladı büyüdükçe.Çakan şimşek anılarından kopup şu ana getirdi onu.Gözlerini sildi kirpikleri çok fazla ıslanmış olsa gerek gözleri batıyordu artık.Gece olmuştu havanın serinlediğini tüyleri ürperdiğinde farketti.Artık kalkmalıydı yoksa hasta olacaktı.Onu ondan başka düşünen olmayacağına göre yarın Berna Hanım'ın dosyasına tam gaz çalışabilmesi için kendi kendini kollamak zorundaydı.Eve dönmek üzere ayaklanırken gökkuşağının renkleri geldi gözünün önüne. Renkler saçtığı için mi eminiz bu kadar gökkuşağının da için de siyahlar taşımadığından? Diye serzenişte bulundu.Arabasına yöneldi yavaş adımlarla.Yanında fotoğraf makinesi yoktu ama yağmurdan kaçan insanların fotoğrafını çekmişti zihnine.Gökkuşaksız bir gecede , evinin yoluna koyuldu.