Maden Gerçeği
Barış ve ailesi ilkokul yıllarında babasının onların gelişimi açısından faydası olacağını düşündüğü için bir sibirya kurdu edinmişlerdi.Babası iş yerinden daha yavruyken getirmişti onu.Sevimli , uzun tüylü , bembeyaz bir köpekti.Geldiği ilk gün ona Marvel ismini koymuşlardı.Arada onu alır abisiyle birlikte gezmeye giderlerdi.Barış'ın gücü onu tek başına gezdirmeye yetmiyordu.Yine okula gideceği bir gün Marvel'e yemeğini verip onunla oyun oynadı.Üstünü değiştirip yola koyuldu.Yukarıda arkadaşlarının toplaşıp onu beklediğini gördü.Selamlaşıp sohbet muhabbet devam ettiler.Mahalle kahvesinin önüne geldiklerinde arkadaşlarına geleceğini söyledi.Az ileride anne ve babasını görmüştü.Böyle bir şeyden haberi yoktu hayret ederek yanlarına ilerledi.Anne ve babası oldukça samimi iki arkadaş gibiydiler.Barış bu duruma oldukça şaşırıyordu.Annesi ve babası dizdize kaldırım taşında oturuyor karşılıklı sigara içiriyorlardı.Gözlerini onlara dikti şuan gördüğü her şey zihninde soruya dönüşüyordu.Baba , seni beni abimi terkeden kadın bu değil miydi ? Bizi yapayalnız bırakan kadın bu değil mi ? Ben onu affedememişken , sen nasıl ? Nasıl böyle samimi olabiliyorsunuz? Baba niye gülüyorsunuz ? Annesini çok özlemişti aslında ama onlara karşı yoğun bir öfke duyuyordu şuan.Arada telefonlaştıklarını öğrenmişti ama bu da neydi böyle ?
O gün bu manzara hiç aklından çıkmadı Barış'ın.İstemsizce düşünüyor kafası ders falan almıyordu.O gün dönüşte arkadaşlarına da çok yüz vermedi.Akşam babası eve geldiğinde ona bu olanların hesabını soracaktı.Babannesi yemeğini yedirdi , sobayı yaktı , söylene söylene etrafı topladı.Barış'ta bu sessizlikten bunalıp bilgisayar oynayan abisinin yanına geçti.Oynama sırası ona gelmişti ki telefon çaldı babannesi ağlamaya başladı.Ağlayan kadın bir şey konuşamıyordu.Oğlum , ah oğlum...Göçmüşş , göçmüşş toprak...tamamlayamıyordu.
Babasının işyerinde göçük meydana geldiğini anlayan Barış korku dolu gözlerle abisini takip etti.Babannesi çocuklara göz kulak olmak zorundaydı.Koltuğa tutuna tutuna kalktı apar topar giyindiler koştular madene.Özel bir kömür madeninde çalışıyordu babaları.Tam üç gün boyunca madenin kapısında beklediler babalarını.O kadar kalabalıktı ki...O kadar geçmek bilmedi ki o günler.Acıktığını bile kimseye söyleyemişti.Çevredeki diğer endişeli ailelerle birlikte başta feryat figan sesler , üçüncü günün akşamında yerini acı bir sessizliğe bıraktı.Devlet yetkilileri o bölgede seferberliğini ilan etmiş tüm görevlileri oraya yönlendirmişti.Boğazlarından geçtiğince yiyor , ısınıyor ama deli gibi korkuyorlardı.Uykulu gözleri ambulanslara peşpeşe bindirilen iki cenazeyi gördüğünde birden yüksek sesle ağlamaya başladı.Uykuya dalan abisi ve babannesi de irkildiler korkuyla ağladılar.Bugün burada olan kimsenin psikolojisi eskisi gibi olmayacaktı.Üç , dört , beş , onbeş , yirmi beş... Tam 32 cenaze ! İkisi baba oğul , üçü yeni baba olmuş , herbiri bir ailenin canından bir parçası , birisi Barış'ın canı , babası !
O günden sonrasını anlatamamıştı Barış ağladı çok ağladı.Ağladıkça dağlandı yarası.Psikoloğu Enver Hanım'da onunla birlikte ağladı.Babana soracak çok sorun vardı değil mi Barış diye geçirdi içinden.
Oradan çıkan Barış arabasını kordona sürdü.Eline fotoğraf makinesini aldı.Az önce hiç ağlamamış , canı yanmamışcasına önüne gelen her şeyin fotoğrafını çekti.Yaşadığı korkuları bugüne dek bu kadar derinlemesine kimseyle paylaşmamış olmanın tedirginliği vardı içinde.Acılarına o denli sarılmış ki kendinden bir şeyler kaybetmiş gibi hissediyordu.Zihni bu yaptığının kendinden taviz vermek olduğuna inandırıyordu onu.
Akşama kadar yaptığı tek şey anı kaydetmek oldu.Yapabilseydi o acı günün sabahında anne ve babasını yanyana gülerken gördüğünde onlara bu kadar öfkelenmez bu anı fotoğraflardı.Bu kadar kısa bir sürede öfke duyduğu bir olaya başka bir açıdan bakıyordu artık.Yakınları ona hep insafsız şekilde acılar yüklemişti.Anne ve babası da onu bir şekilde terkettiğine göre hayat seçim yapmasını bekliyordu ondan.Kim olmak istediğini seçecekti.O da fotoğraf çekti.