Tırnakları kırılana kadar yazdı kadın, adamın gidişini.
Boş odalar gibiydi gözleri. Kirpiklerine çarpan seslerin geri dönüşü çok hırçın oluyordu her seferinde bu yüzden. Kimsenin bilmediği ülkelerin, bilinmezliklerini saklıyordu avuç içlerinde.Aşık olmayı bilmeyişini kapatıyordu pürüzlü teni. Özünde iyi bir adamdı o. Her yeni güne dün gibi başlıyorum. Bu yüzden her gece cezalandırıyor beni şarkılar.
-Aynı şarkılara ağlıyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
En sessiz anlarında öyle çok konuşurdu ki, kelimeleri ağzından cinayet işler gibi çıkarır, hep aynı yere fırlatırdı. Pasaklı adamların en kötü yanı ne biliyor musunuz? Onlar, öyle bir gider ki, toparlayamazsınız. Dağılan saç tellerinizin gördükçe öğüren kedilerin tüy yumaklarını gördükçe yüzünü buruşturan mendebur insanlara dönüşürsünüz.
-Gidişine üzülüyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Beni düşünmüyordu. Biliyordu çünkü, başkasını sevebilecek kadar kendime gelmemiştim gidişinin ardından. Beni sevmediği zamanları, onu sevdiğimi bilerek yaşamanın savurganlığı vardı ellerinde.
-Onunla yaşıyormuş gibi yapıyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Sonra onu aramaktan vazgeçtim. Hayatımızda hep bir şeylerden vazgeçmemiş miydik zaten?
-Ondan vazgeçiyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Bak dedi sessizce. Baktım. Söyleyeceği her neyse çok mühim olması ya da olmaması, umurumda değildi. Bir şeyleri anlatmaya çalışıyordu ve ben umarsızca bakıyordum. Bak demişti, baktım. Dudaklarının kıvrımlarını derinlemesine ezberledim, onu seviyordum. Bu iyi değildi.
-Onu seviyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Henüz adını bilmediğim bir adam olduğu zamanları özlüyorum. Hiç tanışmadığımız ve asla aynı odada uyanmadığımız zamanlar bunlar. Birlikte geçirilen vıcık vıcık zamanların, henüz durgun bir deniz dalgası gibi yüreğimin gel-gitlerinde boğulduğu zamanlar. Yüreğim gel dedi, gittin. Gittin, çünkü sana yakışıyordu.
-Onu tanıyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Ellerim hiç böyle titrememişti. İçmediğim ilaçların yan-etkisi tüm bunlar. Birden yok-oluyordun. Hem yoktun, hem de varlığın tanımadığım kadınların bedeninde çürüyordu.
-Yokluğunun verdiği acı sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Öylece durdum. Ağlamadım, gülmedim, hakaret etmedim, iltifat etmedim, yaşamadım. Sadece durdum sen gittikten sonra. Tüm hayalleri cebime doldurup, tek tek denize attım. Anılarımızı en sevmediğin adama verdim. Ellerini bir fahişeye emanet ettim. Ve öylece durdum.
-Hiç olmamış gibi yaşamaya çalışıyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Kelimeleri yan-yana getirdikçe, gidiyordun. Kaç adım sonra bir kadının vücudunda soluklanırsın hesaplarken paranoyanın en iğrenç zamanlarını yaşıyorum. Umurunda olmayan şarkılar yüzünden soluyor tüm papatyalar. Papatyaları sevmiyorum, sebebi sen değildin. Senin sebebin, onları sevmiyor oluşum. Absürt bir girdap yüzünden, kahvem soğuyor. Bu hoş değil.
-Her hücrenizin onu haykırıyor olması sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
O giderken bıraktığ…
Yeter.
Neden?
Gitti çünkü.
O giderken bıraktığı tek şey, yalnızlık mı dersin? Sensiz olmaktan daha iyi, yalnız olmak. Çünkü, sensiz olmanın tek yolu sendin. Seni sevmiyorum, bunu biliyorsun. Seni sevmiştim, bunu da biliyorsun. Bilmediğin tek şey, gerçekten sevmeyi başarmak.
-Haykırmak istiyorsunuz biliyorum. Ama bu sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Bir adam için çok zor çünkü bir kadının gözlerinde sabahlamak ve sadece o kadında uyuya-kalmak. Kalmak zor onlar için, gitmek kolaydır çünkü. Gitmek herkes için kolaydır. Adamlar, kolay olan her şeyi severler. Kadınları sevemezler, çünkü zordur. Öyledir işte, zordur.
-Cümlelere eziyet ediyor olmanız sizi aşık yapmıyor, kabullenin.
Sen yaşamanın ne dem…
Kabullen.
Neyi?
Yazmakla olmuyor.
Ne?
Dönmüyor geri.
Oysa ben gitmesi için yazıyorum.
Kendinle konuşuyorsun, farkında değil misin?
-Kendinizle konuşuyor olmanız sizi aşık yapmaz, kabullenin.