Yeni Bir Güne Başlamak
Hayatın içinde akıp giden günler, kırılmaya hazır birer kumbara gibidir. Sabah olup güneş doğduğunda, bir yeni kumbarayı daha kırar ve içindekileri önümüze sereriz. Yaşayacaklarımız, harcayacaklarımızdır. Bazen geçmişten gelen birikimlerimizi bazen de geleceğe saklamak istediklerimizi tüketiriz. Yeni bir güne başlamak her zaman bir şeylerin bitmesi anlamı taşımaz. O gün içerisinde yaşayacağımız her şey yaşam yolculuğumuzdaki hatıra defterine eklenir. Defteri çeviririz, çeviririz ve sayfalar doldukça kendimize hep yeni deneyimler ekleriz. Sadece kendimizle değil, çevremizdeki herkesle iletişim içinde olarak daha verimli bir yaşam için 24 saati kovalar dururuz. Kimi zaman biz saatleri yakalamaya çalışırız, kimi zaman ise zaman bizi yakalar ve önümüze geçip gider.
Yeni bir güne başlamak, dünde olanları geride bırakmak demektir. Yaşananlar yaşanmış, söylenenler söylenmiş ve olanlar çoktan olmuştur. Yeni bir günün en güzel yanı, geçmişte yaşananları onarma imkânını bize sunmasıdır. Hafıza denen olgu var olduğu sürece insanın vicdan azabı, korkuları ve acıları bitmeyecektir. Fakat her yeni günde, bu duyguları tamir etme imkânını daha fazla bulacaktır. Sabah uyanırken, işe doğru yola koyulurken ya da manzarayı seyrederken içimize dolan umut; hayatı yaşanabilir kılan şeyin ta kendisidir. Her insan yarın yeni bir şeylere rastlamayı ümit ederek uykuya dalar. Bu, hayatla başa çıkma şeklimizdir.
Belki de bu yüzden diyetler hep yarın başlar, konuşmalar hep yarın yapılacaktır. O elbise bugün değil yarın giyilecektir. Çünkü bugün ne kadar elimizde ve bizimle olursa olsun, değerli olan yarının bize sunacağı sürprizlerdir. Tıpkı özenle sarılmış bir kutudaki hediyeyi açar gibi başlarız her yeni güne. Daha enerjik, daha mutlu, daha umutlu, daha çılgın yaşamak için kendimize söz veririz. Düne göre daha iyi biri olmak ve daha güzel yaşamak için aralıksız koşarız. Yine de mühim olan, yarına inanırken bugünü unutmamaktır.
Çünkü bugünler de, dünün yarınlarıydı.