Bir gün,
bir isim daha unutulur.
Bir ses daha yankısını kaybeder.
Bir dokunuş,
hiç olmamış gibi kaybolur.
Ama yokluk,
hep yerinde kalır.
Eksilmek nasıl bir histir bilir misin?
Bir odadan birini çıkar,
ama kokusu kalsın.
Bir masadan bir çatal eksilt,
ama yeri boş dursun.
İşte böyle,
bazı yokluklar,
varlıktan daha ağır gelir insana.
Giden gitmiştir belki,
ama geride kalan
hep onunla konuşur.
Sessiz duvarlarla,
boş sandalyelerle,
eski bir fotoğrafla…
Ve en çok da,
kendi içindeki o boşlukla.
Ama belki de,
yokluk dediğimiz şey,
asla tamamen kaybolmamak demektir.
Çünkü unutulmayan her şey,
aslında hâlâ bizimledir.