Koparıp dalından anılarının arasına hapsedip kurumaya terkettiğin bir yediverenim ben.
Kim bilir kaç gün, kaç yıl sonra sayfalarını karıştırırsın ömrünün, kimbilir ben daha kaç mevsim sebepsizim?
Bir gün tozlanmış anılarında görürsün beni, bir çocuk edasıyla gülümsersin belki....
Ya da alır uzağa götürür umuduyla salıverirsin hoyrat rüzgarlara, bırakırsın beni.
Ben ki her nazında çiçeklenen bir yediverenim, soldurdum zannedip yeniden dirilttiğin...
İnadına yüreğinde gamzelenirim, alevlenir unuttum, attım zannettiklerin.
Gün gelir hatırlarsın elbet yüreğinin kıyısında, belki özlersin sen de beni...
Masum bakışımı, gülümseyişimi, adını her duyduğumda titreyişimi...
Bir hüzün sarar yüreğini , ıslanır belki yanakların...
Keşke dersin, belki dersin ve yine olmaz dersin her zamanki gibi.
Çünkü gururunu, çünkü geçmişini, çünkü korkularını yenemezsin.
Yenemezsin elalem ne derleri, kurtulup zincirlerinden aşamazsın kendi kendine ördüğün duvarlarını...
Aşamazsın geçmişin sende bıraktığı izleri...
Oysa ki umuda açan bir yediverenim ben, korkuya, geçmişe, gurura ve yüreğine meydan okuyan.
Güçlüyüm şükür, gücüm hediyedir bir emirdir Yaradandan.
Ne olurdu sanki aramızdaki zaman denen engeli kaldırsak aradan?
Ey yüreği mühürlüm, kır artık zincirlerini, bakıp gözlerimdeki kendine hatırla beni...
Hatırla sana olan kördüğüm sevgimi sevda iklimim solmadan.
Kara gözlerine sevdalı bir yediverenim ben, her solduruşunda inadına yüreğinde açan..