Yasemin uykusundan uyandığında çok huzurlu hissetti. Ceren ona bakıyordu, bunu fark eden Yasemin ona bakarak:'' Neden bu kadar masum bakıyorsun'' dedi. Ceren gülümseyerek:'' Karşında kendini görsen sende aynı bakardın'' dedi. O sırada Yaseminin, Cerene o şekilde bakması Cereni çok güldürdü. Sabah başlayan kamp rutini için dışarıda onları çağıran arkadaşlarının yanına gittiler. Ellerine aldıkları odunları ateş başına koyup, kahvaltı hazırlamaya geçtiler. Ceren, Yaseminin yumurta ve zeytinden nefret ettiğini biliyordu. O yüzden ona jest yapıp en sevdiği şey olan, salamı ona dilimletti. Kahvaltı yaptıktan sonra hep beraber denize girdiler. Hafif esintili olan hava ile denizde çırpınıp durdular. Deniz bir anda soğumaya başlamıştı. Onlarda denizden çıkıp, ateş başında ısındılar. Yasemin ateş başından kalkıp, kayalara doğru gitti. Güneşin batışı onda duygusal bir his yarattı. Ardından ağlamaya başladı. Ceren sanki bunu hissetmiş gibi kalkıp, Yaseminin yanına gitti. Bir şey yapmadan sessizce yanına oturup bir süre bekledi. Ardından ona:'' Kendinden neden nefret ediyorsun?'' dedi. Yasemin Cerenin onu bu kadar iyi tanımasına tekrardan hayret etti. Ona bakarak:'' Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?'' dedi. Ceren ise:'' sana bakmak için değil görmek için bakıyorum'' dedi. Yasemin, Cerenin bu kadar anlamlı oluşuna aşık olmuştu. Ceren ise zaten onun ruh eşiydi.