Yasemin dünden sonra Cereni üzdüğünü düşünerek; erkenden kalktı ve kahvaltı hazırladı , bir yandan da Cerenin çok sevdiği elmalı turta tatlısını yaptı. Ceren etrafa yayılan mayhoş koku ile uyanınca birden mutlu şekilde esneyerek ayağa kalktı. Kahvaltı masasını görünce hemen Yasemine koşup sarıldı. Yasemin ona '' asla seni üzmek istemem'' dedi, Ceren dünü hatırlayarak ona '' ama üzüyorsun'' dedi. Yaseminde ''haklısın'' dedi, ne de olsa bir insanı üzmeyi düşünmezsek bile bazen istemeden de olsa bir söz, bir hareket onu üzebilirdi. Ceren bu durumu farkındaydı aslında fakat çok değer verince ister istemez insan değişik duygular yaşar ve evrileşirdi. Yasemin Cerene ''özür dilerim'' diyerek elmalı turtayı uzattı. Ceren bu duruma çok sevindi ne de olsa Turta onun ikinci aşkı gibiydi. Ceren turtaları hüpür hüpür götürürken, Yasemin on '' dün kendimi çok kötü hissettim'' dedi. Ceren yemeyi keserek Yasemine '' ne oldu ki'' dedi. Yasemin tekrardan '' ben ben değilmişim gibi hissettim'' dedi. Ceren ise ona '' arada öyle olunuyor, haklısın'' dedi. Yasemin bir yandan pişmanlık duyarak yemek yemeye devam etti. Ceren bir anda Yasemine ''kendi evini ararken böyle hisler gayet normal'' dedi. Yasemin bu konuşmaların ne anlama geldiğini anlamaya çalıştı. Oysaki hayatının tek amacı olan gerçek evini aradığını hep unutuyor. Kendisi ile yüzleşmekten kaçarak huzur arıyordu. Ceren ise ona bu konuda hem bir sığınak hem de bir yönetici oluyordu. Ceren ile Yasemin kahvaltıdan sonra masayı topladılar ve Yaseminin ısrarı ile ruh gölüne gittiler.