Yasemin ile Ceren beraber hazırlanıp evden çıktılar. Ruh gölü adını koydukları göle doğru yol aldılar. Yolda giderken Yasemin içinden sürekli bir huzursuzluk ile savaştı, Ceren ise onu bu şekilde görmenin endişesi ile onu dikkatlice izledi. Göle vardıklarında Yasemin bir anda ağlamaya başladı. Bu durum Cereni çok etkiledi ve o da ağlamaya başladı. Ceren bir anda Yasemine '' neyin var, neden bu kadar acı barındırıyorsun'' dedi. Yasemin ise nedenini hala kavrayamadığı için '' bilmiyorum'' dedi. Ceren Yasemine sarılarak onu teselli etti. Yaseminin aklına birden gördüğü rüya gördü ve birden göle baktı, gölün durgunluğu ise hararetli bir şekilde bozulmuştu. İçinden birden acaba Ceren benim için ne anlama geliyor diye geçirdi. O sırada Ceren ''Her şey anlamlandırdığın kadar gerçektir'' dedi. Yasemin kendini daha da değişik hissetti. Nedeni ise, ne hissettiği ya da ne anlama geldiğini bilmemesiydi. Yasemin gözyaşlarını silerek Cerene ''ağlamayı bitirelim bence'' dedi. Ne de olsa eğlenmek amacı ile gelmişlerdi göle. Ceren Yasemini dinleyerek hemen toparladı ve beraber kağıttan gemi yaptılar, göle koydular. Gölün üzeri resmen kağıt parçaları ile kaplanmıştı. Bir yandan gün batımının kızıllığı ile sanki canlanmışlardı. Yasemin ile Ceren bir an olsa bile her şeyi kenara bırakıp eğlenebiliyorlardı. Bu durumun daim olması ise sanırım ikisi için en büyük umuttu. Ceren ile Yasemin eve doğru yol aldılar. Birden daha çok gezmek istediklerini fark ettiler , bu yüzden Kordon boyunca yürüdüler. Etrafta birden fazla müzik senfonisi, farklı kitle ve bir o kadar karmaşık sesler eşliğinde günü tamamladılar.