Bazı akşamlar tv karşısında saatlerimiz geçmiştir, belki çoğu zaman
uyuyup kaldığımız olmuştur.
Kimi zaman irademize hakim olarak düzgün bir program izleyip ardından
kapatıp uyumuşuzdur. Bazense ne acıdır ki bir çok diziyi yıllarca,
her hafta hiçbir bölümünü kaçırmadan takip ettiğimiz olmuştur.
Niye bu kadar kendimizi kaptırırcasına izlediğimizin yorumunu aile ya da
arkadaşlar arasında yaparken hep bir mantıklı açıklamamız olmuştur. "Aslında çok büyük bir ders veriyor, doğruyu yanlışı gösteriyor, empati kurmamızı
sağlıyor." vs.vs... Peki ya saatler noluyor! Ne olacak geçip gidiyor. "Şu ülkede günlük şu kadar saat tv izleniyor, ülkemiz tv izlemede bilmem kaçıncı sırada"
gibi istatistiksel konulara hiç girmiyorum. Çünkü önemli olan araştırma sonuçlarının
ne olduğu değil, vaktimizin, beynimizin ne olduğu. Bilinçaltımıza gizlice işlenen subliminal
mesajlar ise en tehlikeli olanı... Bu senenin başı itibariyle kendimce çok radikal kararlar aldım bu konuda.
Eline elişini alıp, her gece bir dizi izleyip, ertesi gün arkadaşlar arasında
yorumlarını yapmak bana ya da çevreme ne gibi faydalar sağlıyor? HİÇ!
Onun yerine bir kısmı okunup kaldırılmış, bir kısmı (tozlu demiyim, genç bir bayanın
odasında toz olur mu hiç) rafların arasında okunmayı bekleyen kıymetli kitaplarımızı
okusak, ertesi gün arkadaşlar ile kitaptaki konu hakkında münazaralar yapsak, haftada
bir gece kıymetli hocam Dr. Arif Arslan gibi alimlerin canlı sohbetlerine iştirak etsek,
bilgi, fikir alışverişinde bulunsak ne gibi faydaları olur? İşte asıl zamanı iyi
degerlendirme bu şekilde olur... Ne diyelim, Allah (c.c) her zaman ilim peşinde koşan, kendisine ve çevresine faydalı birer insan olmayı bizlere nasip etsin inşallah...