Zaman,
sana her an bir şeyler bırakır,
gizlice, sessizce.
Bir kelime,
bir bakış,
bir gülüş…
Bazen de bir yara.
Zaman,
götürürken her şeyi,
geriye kalan yalnızca izlerdir.
Bir anı,
bir anın içinde kaybolan bir yüz.
Bir gölge,
bir ruhun kaybolan hatırası.
İzler…
Bazen görünmeyen,
bazen içte bir yerde,
bazen derin,
bazen de silik,
ama her zaman
zamanın kalbinde birer hatıra olarak kalır.
Ve biz,
o izlerin peşinden giderken,
dönüp baktığımızda
ne kadar çok şeyin kaybolduğunu fark ederiz.
Zaman,
bir nehir gibi akar,
ama asla geri gelmez.
Her saniye,
bir anı geride bırakır.
Ve biz,
onları tutmaya çalışırken,
akıp giden nehir gibi
bir adım geride kalırız.
Zamanın izleri,
bir ömrün anlatısına dönüşür.
Geriye dönüp bakınca,
sadece yaşanmışlıkların yankıları kalır.
Ve o izler,
sana neyin değerli olduğunu hatırlatır,
neyin geride kaldığını.
Ama bir gün,
belki de o izlerin hiçbiri kalmaz.
Bütün zaman,
her şeyin içinde kaybolur.
Ve geriye,
sadece anların ruhu,