Severek zehirleyebiliyormuşuz meğer insanları. Güzel şeyler düşünüp kötü şeyler hissettirdiğini farkedince anlıyormuşsun semptomları. Insan sevdiği birini kırınca yer yarılsa da içine girsem veyahut gök delinse de oraya çekilsem diye düşünüyor. Ona bahçeler vaad ettiğini düşünürken aslında çölün ortasına attığını fark ediyorsun ve içindeki yangından üşümeye başlıyorsun. Hep düşünürdüm " lambada titreyen alev üşüyor" ne demek diye meğer insan içi yanarken de üşüyebiliyormuş, sıcak olduğunu bile unutup içini zemheri kaplıyormuş insanın sevdiği birini üzdüğünde. Şimdi ise gök karanlık yer kurak. Koskocaman dünya bir boşluk bir kara delik...